İki ailenin yıllardır birlikte olmaktan en çok mutluluk duydukları özel günlerden birindeydik: Jake'in doğum günü.
Özellikle son beş yıldır, iki oğlanın doğum günleri büyük coşkuyla kutlanıyordu. Bu kutlamalar, lezzetli pastalar ve çeşit çeşit yiyeceklerle dolup taşıyor, kıymetli hediyeler ve bolca sevgiyle taçlanıyordu. Çocuklarının yüzündeki gülümsemeleri görmek, iki aile için de her doğum gününü daha da özel ve unutulmaz kılıyordu.
Çocuklar için de bu günler aynı derecede özeldi. Doğum günlerini birbirlerinden ayırmadıkları için, her yıl iki kez birlikte pasta üfleyip dilek tutuyorlardı. İçlerinden hep sonsuza kadar birlikte ve mutlu olmayı diliyorlardı.
Jake'in 11. yaş günü için her iki evde de telaş vardı. Sunghoon, Jake'in hediyesini henüz almamış olmanın verdiği heyecanla sabahın erken saatlerinde uyanmıştı. Küçük çocuk, enerjik bir şekilde babalarının yatağına atlayarak onları da uyandırıp alışverişe gitmeleri için harekete geçirmeye çalışıyordu.
Bugün Sunghoon için yapacak çok iş vardı. İlk olarak, Jake için mükemmel hediyeyi bulması gerekiyordu. Ardından, Felix abisine pastayı yapmasında yardım etmeliydi. Yarın okulda arkadaşları ile de bir kutlama yapılacağı için bu akşam sadece ailelerin katılacağı küçük bir kutlama yapacaklardı. Bu nedenle, yatakta geçirilen her saniye değerliydi. Sunghoon'un heyecanı ve telaşı, güne enerjik bir başlangıç yapmalarını sağladı.
Jisung ve Minho'nun arasına atlayarak dizlerinin üstünde oturmuş olan küçük Sunghoon, iki babasına da sırayla öpücükler kondururken bir yandan "Hadii, kalkın artık!" diye tatlı tatlı söyleniyordu. Jisung, gözlerini hala tam açamasa da oğlunun öpücüklerinin tadını çıkarıyor ve "Bebeğim, kesinlikle her gün bu şekilde uyanmak istiyorum" diyordu. Oğlunun ortalarına yatmasını sağlayıp kollarını ona dolamıştı.
Minho da kollarını eşi ve oğluna sararken, "Mükemmel bir sabah" dedi. Tam uykuya geri dönmeye başlamıştı ki Sunghoon, "Baba uyumaa! Bugün çok işimiz var, daha ne alacağıma karar veremedim bile. Hadi, hemen gidelim" diyerek yeniden söylenmeye başlamıştı.
Minho oğlunun bu sabah tatlılığına dayanamamış, oğlunu gıdıklamaya başlayarak "Bak sen şuna, ne alacağına karar verememiş" demişti. Sunghoon'un kahkahaları odayı doldurmuştu. Kahkahaları arasında zar zor "Ba-baba, yapma!" derken gülmekten kızarmaya başlamıştı.
Jisung, aşık olduğu iki oğlanı büyük bir keyifle seyrederken, "Aşkım, dur artık, çocuk kıpkırmızı oldu" diyerek oğlunu eşinin kollarından kurtardı. Sunghoon gülmeye devam edip bir yandan da soluklanırken Jisung, oğlunun yanağından, eşinin de dudaklarından öptü ve "Hadi bakalım, kalkın keyifçiler. Madem günümüz uzun, önce güzel bir kahvaltı yapalım" diyerek herkesi yataktan kaldırmayı başardı.
Odaya dolan sabah ışığı, ailece geçirilen bu mutlu anın sıcaklığıyla birleşiyor ve güne güzel bir başlangıç yapmalarını sağlıyordu.
Onların sabahı böyle ilerlerken, diğer evde daha sakin bir sabah yaşanıyordu. Jake hâlâ uyurken, Chan ve Felix mutfakta pancake hazırlamış, üzerine de bir mum dikmişlerdi. Oğullarının ilk mumunu üfleyebilmesi için sessizce onun odasına doğru ilerlediler.
Felix önden gidip kapıyı sessizce açtı, Chan ise elinde tepsiyle arkasından odaya girdi. Tepsiyi masaya bıraktıktan sonra iki baba da huzurla uyuyan oğullarının yanına geçip bir anda onu öpücüklere boğmaya başladılar. Jake yavaşça uyanıp kıkırdamaya başlarken, sıra doğum günü şarkısına gelmişti.
Doğum günü şarkısını söylerken odada neşe ve sevgi dolu bir atmosfer oluştu. Şarkı bittiğinde, Felix oğlunun yanağını kocaman öperken, "İyi ki doğdun oğluşum. Nice güzel, sağlıklı yılların olsun, yüzün hep gülsün," dedi. Chan da oğluna sıkıca sarılarak, "İyi ki doğdun oğlum. Seni çok seviyoruz," diye ekledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Side by Side - JakeHoon
Novela JuvenilJake ve Sunghoon, anaokulunda başlayan dostluklarını aşka dönüştüren bir hikayede, birlikte büyüyerek gerçek sevginin ve aile olmanın anlamını keşfediyorlar.