"Oha! Lan iki günde neler olmuş?"
"İki günde sinirlerim alt üst oldu. Hayır yani anlamıyorum, niye dört yıl sonra bir anda bizi bir araya getirmeye çalışıyor bunlar?"
"Valla ben de anlamadım. Semih ünlü oldu diye mi acaba?"
"Sanmam. Ailem Semih'i öz çocukları gibi sever. Ünlü olmasını umursamazlar."
"Yani öyle de. Aklıma başka bir şey gelmiyor." Oflayarak ayağı kalktım.
"Neyse. Ben laboratuvardan tahlil sonuçlarını alayım. Bugün yorucu geçecek. Görüşürüz."
"Görüşürüz." Laboratuvara gidip sonuçları aldıktan sonra odama döndüm. Daha sonra akşama kadar hastalarla ilgilenmiştim. Dinlenmek için kafetaryaya gittim. Arkadaşlarımın yanına oturdum. Biz sohbet edip yemeğimizi yerken gelen ambulans seslerinin ardından hoparlörden anons geçilmişti.
"Sayın Uzman Doktor Kumsal Sarmaşık. Acile bekleniyorsunuz."
"Ben kaçtım. Size afiyet olsun." Koşarak acile gittim. Etrafta büyük bir kargaşa vardı. Gökhan'ı görünce yanına gittim. "Neler oluyor?"
"Zincirleme kaza. Arkadan gelen sedyryle ilgilen." Başımı sallayıp koşarak acilin girişine gittim. Ambulanstan indirilen sedyedeki hastaya baktım. Durumu kötüydü. Görevli bana gerekli bilgileri vermişti.
"Hastanın kan grubu ne?"
"A pozitif." Konuşan hastanın yakını olmalıydı.
"Acil ameliyathaneye alın. İki ünite kan hazırlayın. Asude hemşireyi de çağırın." Ameliyathanenin önüne geldiğimizde görevliler sedyeyi içeri alırken ben de hasta yakınlarına döndüm. "Lütfen burada bekleyin. En kısa zamanda size haber vereceğim." Başka bir şey demeden hızla ameliyathaneye girdim. Arkamdan da Asude girmişti. Kıyafetlerimizi giydik. Ameliyata başladık. Tahmin ettiğimden daha uzun sürmüştü. "Peçete." Asude peçeteyle alnımdaki teri silerken saate baktım. Ameliyat başlayalı tam iki saat 47 dakika olmuştu.
"Hocam! Nabız yok!"
"Şok hazırlayın." Birkaç kere cihazla elektrik vererek kalbini çalıştırmak için uğraşmıştık ama olmamıştı. "Hayır hayır hayır." Cihazı Asude'ye verip ellerimle kalp masajı yapmaya başladım. Dakikalar geçmişti. Hala nabız yoktu. Hepsi bana artık durmam gerektiğini söylese de durmuyordum. "Ölmeyecek." Gözlerim dolarken kulaklarıma dolan nabız sesiyle derin bir nefes verip gözlerimi kapattım. "Allah'ım şükürler olsun."
Ellerimi yıkayıp üstümdekilerden kurtulduktan sonra ameliyathaneden çıktım. Hastanın yakınları hemen etrafımı sarmıştı.
"Doktor hanım annem nasıl?"
"İyi mi?"
"Yaşıyor mu?"
"Sakin olun. Hastanız yaşıyor. Fakat durumu için kesin bir şey söyleyemeyeceğim. Önümüzdeki 48 saat çok önemli. Daha sonra durumuna bakacağız."
"Görebilir miyiz peki?"
"Maalesef. Birazdan yoğun bakıma alacağız. Sizden ricam hasta çıkınca ona yaklaşmamanız."
"Çok sağolun."
"Allah sizden razı olsun."
"Görevim. Tekrar geçmiş olsun." Onların yanından ayrılıp odama gittim. Elimi yüzümü yıkayıp kendimi koltuğa attım. Yorulmuştum. Başım ağrıyordu. Ama şuan burada öylece oturamazdım. Bir ağrı kesici içtikten sonra odadan çıktım. Acile gittim. Doktorlar, hemşireler oradan oraya koşturuyordu. Hastaların bir kısmı baygınken bir kısmı da acıyla bağırıyordu. Hasta yakınlarının ağlamaları birleşerek büyük bir gürültü oluşturuyordu. Kafamı sağa sola sallayarak kendime geldim. Sedyelerden birinde acıyla inleyen hastanın yanına gittim. Durumuna baktım.
![](https://img.wattpad.com/cover/374198241-288-k661562.jpg)