"Ya Semih! İki dakika sırnaşma da hızlıca bitsin işimiz."
"Ya özledim kızım. Sen sensizlik nedir, nereden bileceksin ki?"
"Aptal. Ben de sensiz kaldım ama hala sorumluluk sahibi biriyim. Bak hadi az kaldı. Çekil de yerleştirelim şunları. Sonra sarıl istediğin kadar."
"Off..." Oflayarak belime doladığı kollarını çekti. Yanağını öpüp yerdeki kolilerden birini daha açtım. Semih bana o kadar sırnaşıyordu ki işimiz asla bitmiyordu. "Bunu nereye koysam? Şöyle güzel durur mu?"
"Senin odan. Sen seç."
"Bizim odamız." diyerek beni düzeltti. Güldüm.
"Tamam. Bizim odamız. Koy oraya." Semih askılığı köşeye koyarken ben de koliyi boşaltıyordum. Geçen gün Semih'in çekmecesinde bulup açtığım kutuyu görünce kucağıma aldım. Semih de bunu fark ederek yanıma geldi.
"Bakmak ister misin?" Başımı salladım. Kutuyu açtım. Her şey yerli yerindeydi. "Geçen sefer tam karıştıramamıştın." Şaşırarak ona döndüm.
"Biliyor muydun?"
"E tabi. Belliydi." Utanarak önüme döndüğümde elini çeneme koyarak yüzümü kendine çevirdi. "Utanma. Yanlış bir şey yapmadın."
"İzinsiz çekmeceni karıştırdım."
"Ben de seninkini karıştırdım. Ödeştik say."
"Ne? Odamı mı karıştırdın?"
"Kızma ya. Çok farklı bir şey yoktu zaten. Eski fotoğraflar, sana yaptığım taçlar, topladığım çiçekler, sana verdiğim hediyeler bir de küçükken çizdiğimiz resimler falan vardı işte."
"Bu yine de çekmecemi karıştırdığın gerçeğini değiştirmiyor. Neyse. Ben de aynı haltı yediğimden bir şey demeyeceğim bu sefer."
"Kızma be pattis." diyerek yanağımı öptü ve yüzüme doğru eğildi. "Ya da kız. Çok sert ve güzel oluyorsun. Hoşuma gidiyor."
"Oha. Yükseldiği şeye bak. Çekil." Gülerek onu hafifçe kenara ittim. Kutuyu da açıp eski fotoğraf ve çizimlere daha detaylı baktım. "Bu günü hatırlıyorum. Ben ağaca çıkmıştım. Sen de beni indirmek için tırmanmıştın. Sonra ben inmiştim sen korkudan inemeyip mal gibi kalmıştın yukarıda. Ben de seni indirmek için tekrar tırmanmıştım."
"Ya maymun muyuz biz? Ne işimiz var ağaçta? Normal inememem."
"Diyene bak. Sonra bunu gurur meselesi haline getirip ağaca tırmanıp inmeyi öğrendin kendi başına."
"Hatırlatma orayı." Gülerek başka bir fotoğrafı aldım elime. "Bunu hatırlıyorum. Ben hasta olmuştum. Sen de başımda beklemiştin günlerce."
"Ne kadar tatlı bir çocukmuşum."
"Kurban olurum sana." diyerek yanağımı öptü.
"Fırsattan istifade sırnaşıyorsun he." diyerek başka bir fotoğrafı aldım elime. "Bak. İlk defa kendi başımıza kek yapmaya çalışmıştık. Sonra sen tüm unu bocalayınca her taraf mahvolmuştu."
"Annelerimiz de bizi bir hafta mutfağa sokmamıştı. Şu tiplere bak. Hayalet gibi."
"Burada da at binmeye gitmiştik."
"Şurada da denize gitmiştik. Sen yüzme bilmediğin için benim sırtımdan inmemiştin."
"Hala bilmiyorum."