Minik bebeğim

134 9 56
                                    

Yazdığım en uzun bölüm olarak 8702 kelime ile tarihe geçiyor.

Normalde bu bölümü final yapmayı düşünüyorum ama anlatacağım çok fazla olay vardı. O yüzden kesin olarak bir sonra ki bölüm final olacak.

Oy verip bol bol yorum yapmayı unutmayın...💗

İyi okumalar...🎀😽

Siyah dumanın arasından yükselen alevlere bakıyordum sadece. Kucağımda ağlayan bir bebekle kalmıştım. Ayaklarım hareket edemeyecek kadar ağırlaşmış, dizlerim yere çökmem için deliler gibi titriyordu.

Yüreğimin en derininde tarifsiz acı giderek büyüyordu. Küçük bebek ile aynı dehşeti ve aynı çaresizliği yaşıyordum. Tek değişen şey o bunun farkında değildi, ben ise ne olup bittiğini çok iyi biliyordum.

Gözümün önünde ki alevler içinde kalan araba zihnimi bulanıklaştırıyordu. Alevler yukarıya doğru süzüldükçe turuncudan kırmızıya dönüyordu. Benim zihnim ise bana büyük bir oyun oynayarak aklıma Ju-ran onnieyi getiriyordu.

Kabus olmasını o kadar çok diledim ki...bunu kendim için değil kucağımda ki bebek için istedim. Her şey kabus olsun, o benim değil annesinin kolları arasında olsun istedim.

İsteklerimin hiç biri gerçekleşmedi, kucağımda ki minik bu anıyı yaşamaya benimle mahkum olmuştu.

Kulaklarım deli gibi uğuldarken tek duyduğum ses onun sesiydi. Hyuk-yul ağlıyordu.

İstemsizce bebeği sallayıp pışpışladım. Susması için bir sürü dua ettim. "Tanrım yardım et" göz yaşları arasında konuşurken Minho yol gösterdi bana.

Beni kendine doğru çevirdi. Araba arkamızda kalmıştı. Ellerim titrerken bebeği düşüreceğimden korktum "Minho al şunu lütfen."

Minho ikiletmeden bebeği aldı ve kucağında nazikçe sallamaya başladı. Arkama dönmeye o kadar korkuyordum ki tek yapabildiğim ellerimle saçlarımı çekiştirip ağlamaktı.

Uğuldayan kulaklarımda tekrar bir ses yükseldi. Tanıdık seslerdi bunlar. Kızlar ağlıyordu...

Beni kendime getiren de onlar olmuştu. Sürekli onları korumam gerektiğini kendime söylediğimden en ufak bir seslerinde kendi acımı unutuyordum.

Gyeong ve Ji-hu yanıma koştururken Fyuko sadece yanan arabayı izliyordu. Ji-hu bana sarılırken kendimi dik tutmaya çalıştım.

"Onnie...nasıl oldu" yüzünü boynuma gömmüş ağlarken tek bir ses çıkaramadım.

Ölü gibi geçti saatlerim, kendime geldiğimde hastane odasında bebek ile duruyordum.

Ağlamaktan helak olan bebek sedyede uyuya kalmıştı. Doktor onun bir yerinde kırık veya yara olup olmadığını kontrol ederken ben ayakta ölü bakışlarla onu izliyordum.

Minho dışarıda yetkililerle konuşuyordu. Tek istediğim bebeğin bizden gitmemesiydi. Benim yetkililerle konuşacak gücüm yoktu ve Minho ne istediğimi bildiği için onlarla bizim adımıza konuşuyordu.

Doktor bir süre sonra bebeğin başından ayrıldı. Hemen bebeği kucağıma aldım. Belki yuvarlanıp düşerdi.

"Hiç bir sorunu yok. Merak etmeyin" bana gülümsemişti ama benim dudak oynatacak halim yoktu.

Arka Dansçı / Lee KnowHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin