Gelene döndü Heeseung.
"Hoş geldiniz."
"Hoş buldum." Gözleri etrafta gezindi.
"Minjoon yok mu?"
"Minjoon erken çıkmak zorunda kaldı. Beni koydular onun yerine."
"Seni hiç görmedim, kim aldı işe seni?"
Gülümsedi ve önündeki adama eğildi. "Teslimat bana yapılacak." diye fısırdadı.
Önündeki adam da gülümsedi.
Heeseung geri çekildi.
"Anladın mı kimin işe aldığı-"
"Kimi kandırıyorsun lan sen?"
"Ha? Ne kandırması?"
Bir anda ayaklandı ve belindeki silahı çıkarıp doğrulttu. "Kim aldı seni işe, doğruyu söyle."
Silahı gördüğümde ayaklanacaktım ki Heeseung anlamış olacak ellerini kaldırmadan önce oturmam için işaret etti.
Ellerini kaldırdı ve "Aaa Donghyun Bey almasa işe nerden bilecektim teslimatın yapılacağını?"
Elimi belimdeki silaha attım.
"Son kez soruyorum, kimin adamısın?" dedi ve tetiği çekti.
Tetiği çekmesiyle ayaklandım ve belimdeki silahı doğrulttum.
Beni fark etmesiyle bana döndü. Heeseung'a geri döndüğünde Heeseung elindeki silahı yere attı ve silahı doğrulttuğu kolun tutup adamı çevirdi ve sırtına yapıştırdı. Diğer kolunu da alıp belindeki kelepçeyle adamı kelepçeledi.
"Teslimat emniyete kaldı."
Doğrulttuğum silahı belime geri koydum.
İçeri koşarak Sunoo girdi.
Beni görmesiyle durdu. Sonra Heeseung'u da gördü.
"Jaeyun Komiserim."
"Sana da merhaba Sunoo."
"Merhaba. Ben bir anda sizi burda görünce."
"Alttarafı ilk kez ayrı bi dava yürütüyoruz."
"Haklısınız pardon."
"Sunoo, al bunu. Emniyete götür. Mal büyük ihtimalle ceplerinden birinde. İyice bakın."
"Tamam Heeseung Komiserim." dedi ve Heeseung'un yanına gelip kelepçeli adamı alıp çıktı.
Tezgahın arkasından çıktı ve yanıma gelip oturdu.
Bana döndü.
"Seninle ayrı dava almaya alışkın değilim, ver ben de bakayım." dediğinde kıkırdadım ve yanımdaki dosyaları uzattım.