"Bilgisayarda bir şey var mı?"
"Hiçbir şey yok."
"İyi o zaman gidelim."
"Daha salona bakmadım."
"Aa çok zaman kaybediyorsun ama hayatım."
"Ne?"
"Diyorum ki kalk. Salona bakıp çıkalım."
Bilgisayarı kapattım ve ayaklandım.
Bir ses duymamla elim silahıma gitti ama Heeseung hemen beni arkasına aldı.
"Napıyorsun-"
"Şşh." dedi ve elimi tutup benimle beraber sessiz adımlarla duvara yaslanarak kapıya yürümeye başladı.
Bir anda önümüze bir kedi fırladı. Fırlamasıyla korkudan bir anda Heeseung'un elini daha sıkı tuttum.
Kedi olduğunu fark edince elimi elinden çektim.
"Hay."
"Birileri fazla korkmuş sanırım."
"Sus Heeseung."
Kıkırdadı ve "Sustum bakalım." dedi.
"Ciddiyet biraz."
"Sen yanımdayken zor." dedi ve saçlarımı karıştırdı.
"Heeseung."
Yüzünü biraz bana eğdi.
"Buyrun komiserim."
"Boş konuşmayı bırak yoksa davayı ayıracağım." dediğimde gülen yüzü düştü ve kalktı.
Arkamı döndüm ve rafları karıştırmaya başladım.
"Var mı bir şey?" dediğimde cevap vermedi.
"Heeseung."
"Ne?"
"Bir şey buldun mu?"
"Hayır, hiçbir şey yok."
"Hay sikiyim ya."
Dolabı kapattı ve bana döndü.
"Gidelim yoksa bir şey."
"Yok, gidelim." dediğimde bir şey demeden kapıya doğru yürümeye başladı.
Bu hâline gülüp kendi kendime "Tripcan." dedim
Beraber kapıya gittik ve evden çıktık. Arabaya binene kadar bakmadı yüzüme ama inadı inat yine şoför koltuğuna kendi geçti.
Yanına oturdum ben de.
Cebime koyduğum fotoğrafı çıkardım ve bakınmaya başladım.
"Kim ki bu?"
"Kıza benzemiyor, abisi olduğunu sanmıyorum."
"Annesi hiç abisi olduğunu söylememişti-" dedim ki konuştuğunu fark ettim ve gülerek kafamı kaldırdım.
"Geçti mi tribin?"
Cevap vermeden önüne döndü ve arabayı çalıştırdı.
"Neden trip atıyosun davayı ayırırım dediğim için mi?"
"Ne tribi amk?"
"Trip değilse ne?"
"Ciddiyet istedin ya al işte."
"Merak etme ayırmayacağım davayı. Senden daha iyi ortağı nasıl bulurum?"
Bana döndü biraz yüzüme baktı sonra da geri döndü.
