5.Bölüm: Olmayan Hayat

19 5 4
                                    

"Önce beni yalnızlığa mahrum bıraktılar sonra o yalnızlığı sever, dediler

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


"Önce beni yalnızlığa mahrum bıraktılar sonra o yalnızlığı sever, dediler...

Geçmiş unutulmuyor, siz unutmak istediğinizde bile karşınızdakinin en ufak bir hareketiyle hatırlayabiliyorsunuz..."
(Neva Alsancak'ın söz defterine yazdığı ilk yazı..)
🕯️

"Kırmızı balık gölde kıvrıla kıvrıla yüzüyor
Balıkçı Hasan geliyor, oltasını atıyor.
Kırmızı balık kaç kaç. Kırmızı balık kaç kaç kaç."
Küçük kız, büyük bir keyif alıyordu bu oyundan. Arkadaşlarıyla beraber el ele tutuşup bu şarkıyı sesli bir şekilde söylemek, oyunda birisinin Hasan amca olması kırmızı balığın kaçması ve diğerlerinin kırmızı balık olan kişiyi koruması, çok zevkliydi.
Bu onun genellikle en mutlu olduğu zaman dilimiydi.
Buradaki arkadaşları iyiydi onu seviyorlar ve onunla oyunlar oynuyorlardı.
Hele büyükannesi onu balkondan izlediği zamanlar daha büyük bir heyecan duyardı.
Kendisinin ne kadar neşeli bir çocuk olduğunu büyükannesi de görsün istiyordu ki diğer komşuları küçük kız için, içine kapanık demesinlerdi.
Ama bu sefer büyükannesini balkonda görememişti.
Küçük kızın içine sanki doğmuş gibiydi bir problem olduğu.
O an siyah arabadan bir adam indi. Uzun boylu,siyah saçlı, yeşil gözlü bir adam. Küçük kız onu görür görmez tanımıştı ya. Bu adam onun babasıydı. Fotoğraflarda gördüğü babası.
Gökhan Alsancak.
Küçük kızı görmesine rağmen hiçbir tepki vermedi.
Alelacele hemen binaya girip, Sönmez Alsancak'ın yani annesinin evinin yolunu tuttu.
Küçük kızın kalbine bir ağrı saplandı sanki.
O babasını tanımıştı ama babası onu tanımayı bırakın fark etmemişti bile. Sadece kısa bir an bakışı. Gerisi yoktu.
Küçük kız dudaklarını büzdü.
O an arkadaşı Sevgi, onun yanına geldi,

-"Neva, neyin var? Hadi oyuna devam edelim.

-"Sevgi."

-Baba.

Sevgi'nin masmavi yuvarlak gözleri heyecanla parladı.

-"Babam gelmiş, babam gelmiş. Canım babam."

Bir hışımla babasına koştu Sevgi.
Babası asker üniformasıyla onu karşıladı.

-Benim güzel kızım oyunmu oynuyormuş. Mavişim benim.

-Baba sen ne zaman geldin ya ben niye fark etmedim.

-Ben seni hemen gördüm küçük hanım.
Kenardan seni izliyordum ben. Ne güzel oynuyorsun öyle sen.

-Canım babam.

Sevgi, şimdi babasının kollarındaydı.
Uzun boylu, heybetli babası, Sevgi'yi tek koluyla kucağına almıştı bile. O an yanlarında Sevgi'nin annesi belirdi. Upuzun sarı saçlı, bu kadın Nalan Hanım'dı. Sevgi'nin annesi. Nalan Hanım doktordu. Eşi Oğuz Bey ise asker.
Neva'nın büyükannesi onları tanırdı. Onlar da Sönmez Hanım'a büyük bir saygı gösterirdi.
Hatta Sevgi'ye Sönmez Hanım bile bakardı. Çünkü Nalan Hanım'ın gece kalması gereken bir takım nöbetler olurdu.
Sevgi'nin babasının görevi sonunda bitmiş,mutlu bir aile saadeti yaşıyorlardı. Üçü de çok mutluydu.
Diğer çocuklar çoktan oyunlarına geri dönmüştü. Kimse Sevgi'yi çağırmamış hatta onu unutmuşlardı.
Sadece Küçük kız bu aile saadetine uzun süre baktı.
Sevgi'nin babasıyla konuşmasına, babasının onu ilgiyle,şefkatle dinlemesine, annesi Nalan Hanım'ın eşine sarılışı, üçünün mutlu bir şekilde konuşması, evlerine girişleri.
Küçük kızın hafifçe gözleri dolmuştu. Dudaklarını büzdü.
Hemen koşarak eve gidip babasına sarılacaktı. Belki annesinin de nerede olduğunu öğrenirdi. Hatta belki annesi daha sonra gerçekten gelir, birlikte büyükannesini de alıp yeni evlerine giderlerdi. Neden olmasın?
Küçük kız binaya girdi. Koşarak merdivenleri çıkarken Ayşegül ablasıyla karşılaştı.

Yalnızlığın EzgisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin