felix'in işkence görmesinin ardından birkaç gün geçti. o günlerde seungmin ve kai felix'e hiç dokunmamışlardı ama her gün o odaya gelip birini seçiyorlardı. sanki oyun oynamış gibi her gün birilerine işkence ediyorlardı, tabii kendilerince o insanlar sadece karalama yapmak için birer tuvaldi.
onların korkunç olduğunu düşünüyordu felix, her odaya geldiklerinde "ya beni seçerlerse..?" korkusuyla titriyordu. o an anladı jisung'un neden bu kadar umutsuz hissettiğini, aslında cinayete kurban gitse de neden intihar etmek istediğini... her şeyi anladı.
tüm umudunu kaybetmişti artık felix, hayatının sonuna kadar burada işkence göreceğini düşünmeye başlamıştı, özellikle de uzun süredir burada olup işkence gören insanları görünce... tüm umutları bitmişti.
ama bir gece felix tekrar umutlanmaya başladı.
seungmin ve kai o gece dışarı çıkıp biraz eğlenmeye karar verdiler, ne de olsa evdeki kurbanların hepsi ölüden beterler, hareket bile edemiyorlar diye düşünüp rahatça dışarı çıktılar. felix onlar her odaya girdiğinde baygın gibi duruyordu, bu yüzden seungmin'le kai felix'in olduğundan çok daha güçsüz olduğunu düşünüyorlardı, diğerlerine göre az işkence çekmesine rağmen onun da kaçacak hali olmadığını düşünüyorlardı.
kai ve seungmin'in gittiğine tamamen emin olduğunda zorlukla da olsa ayağa kalktı felix. kolları arkasında bağlıydı, ayakları da bağlı olduğu için zıplayarak hareket ediyordu. küçük ve eski bir kulübe olduğu için kapının kolayca kırılabileceğini düşündü felix, vücudunu birkaç kez kapıya çarptı. ama işe yaramadı. yorgunlukla tekrar yere çöktü.
sonra gözüne bir şey takıldı. seungmin ve kai, kurbanlar ölmesin diye onlara her gün su ve yemek vermeyi ihmal etmiyorlardı. masanın üzerinde unutulan bardağı fark etti. tekrar zorlukla, duvarlara yaslana yaslana ayağa kalkmayı başardı felix. zıplayarak bardağın olduğu masaya gitti, arkasını dönüp bardağı aldı ve kurbanların olmadığı bir köşeye fırlattı.
yerdeki cam parçalarından birini aldı, önce bileklerindeki halatı kesti, bunu yaparken parmakları da kanamaya başladı ama umursamadı, tek istediği buradan kaçmaktı. sonunda bileklerindeki halatı kesince hızla ayak bileklerindekini de kesti ve ağzındaki bantı çıkardı. şimdi tek yapması gereken kapıyı açmaktı.
uzun saçlarına taktığı tel tokalardan birini çıkardı ve onunla kapının kilidini açtı. odadan çıkarken oradaki diğer kurbanlara "sizi kurtaracağım, söz veriyorum" demeyi de unutmadı. artık oradan kaçabileceğine emindi, tekrar kendine güveniyordu. o akıl hastanesinden bile kaçmıştı, buradan mı kaçamayacaktı?
hızla salona gitti, telefonunu bulmak için tüm dolapları karıştırdı. sonunda seungmin'in odasında buldu telefonunu, onu ararken çok fazla zaman kaybetmişti. yaralı ve çıplak üst vücudunu kapatması için seungmin'in dolabından bir tişört alıp giydi, tam evden çıkacakken gözü cama takıldı. seungmin ve kai eve doğru geliyorlardı.
"neden bu kadar çabuk geliyolar amk" diye düşünüp bir çözüm bulmaya çalıştı. telefonunu açtı, şarjı çok az kalmıştı. hızla hyunjin'e mesaj attı, seungmin ve kai gelmeden önce işini halletmesi gerekiyordu.
felix mesajı atar atmaz hyunjin anında çevrimiçi oldu. onun için çok endişelenmişti, hatta polislerle birlikte her gün kendisi de felix'i arıyordu. felix'in attığı "hyunjin kaçırıldım" mesajını okuyunca pek de şaşırmadı ama kendisini kötü hissetmekten alıkoyamadı.
"emin ol onu fark ettim lixie'm, neredesin?!" diye mesaj attı hyunjin. felix de hyunjin'e konumunu gönderdi, tam o anda seungmin ve kai içeri girip felix'i gördüler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hey you | hyunlix
Fanfiction★diğer ficim olan kill your parents'n 2. kitabıdır ★angst. ★ and if you don't know love i'll make the best of us and if you know so much why don't you give me love? ★ 𝒄𝒂𝒏 𝒘𝒆 𝒍𝒐𝒗𝒆?