To Be or not To Be

60 9 61
                                    

selaammm. öncelikle yeni başlayacaklar için bu kill your parents adlı kitabımın devam fici bu yüzden okumak isteyenler önce onu okuyabiliirr

muhtemelen bu ficde genel olarak yazar anlatımı yapacağım ve önceki ficden daha çok bölüm olacak. bir de çok arada kalsam da angst olarak başladığım için angst olarak devam ettirmeye karar verdiimm

iyi okumalaarrr♡


-flashback-

felix yine kabus görerek uyandı. hemen yanındaki küçük gece lambasını açtı, bu lambayı ona jisung hediye etmişti. nefes nefese kalmış bir şekilde etrafına baktı ve sakinleşmeye çalıştı. jisung'un ve ailesinin ölümünden sonra felix her gece kabus görmeye alışmıştı ama yine de her kabus gördüğünde korkuyordu ve yalnızlığını dibine kadar hissediyordu çünkü kendisini sakinleştirip teselli edecek kimse yoktu.

tekrar uyumadı felix, yatakta oturdu ve gördüğü rüya hakkında düşünmeye başladı. jisung çok yakında yanına geleceğini söylüyordu rüyasında. nereden bilebilirdi ki rüyasının gerçekleşeceğini.

dizlerini kendisine çekti felix, gözlerini kapattı ve başını dizlerine gömüp ağlamaya başladı. çok özlüyordu jisung'unu, ailesini... onlar olmadan yapamıyordu, gittikçe dibe batıyordu. jisung'un dönüşmesini istemediği o bağımlı, kötü alışkanlıkları olan kişiye şimdi kendisi dönüşüyordu ve buna engel olamıyordu.

biraz nefes almak için başını dizlerinden kaldırdı felix, ve ileride jisung'un silüetine benzer bir şey gördü. eskimiş, küçük lambanın loş ışığı ve kendi yaşlı gözleri yüzünden yanlış gördüğünü düşündü.

gözlerindeki yaşları sildi ve odanın ışığını açtı. tam da tahmin ettiği gibi hiç kimse yoktu. tekrar yatağına geçip oturdu. sessizce etrafı izledi. bir zamanlar bu odada jisung'la ne kadar eğlendiklerini hatırlayınca tekrar sessizce ağlamaya başladı. 

jisung'un kendisine bıraktığı telefonu aldı ve galeriyi açıp ikisinin fotoğraflarına bakmaya başladı. fotoğrafları en ufak detaylarına kadar ezberlemişti ama yine de bunu bırakamıyordu. içinde minho'nun olduğu fotoğraflardaysa jisung'u kırpmış ve minho'yla olanları silmişti.

bir süre daha fotoğraflara bakmaya devam ederken kendi ismini duyduğunu fark etti felix. çok umursamamaya çalıştı, görmezden gelmeye çalıştı ama o bunu yaptıkça ses daha yükseliyordu ve daha da netleşiyordu. jisung'un sesine benziyordu.

sıkıntıyla nefes verdi felix ve etrafına baktı ama kimse yoktu. "deliriyorum sanırım" diye düşündü ama yine de pek umursamadı. tekrar telefondaki fotoğraflara dönecekken jisung'un silüetini tekrar karşısında gördü ama bu sefer bu silüet gitmemişti.

"hey!!" 

deyip gülümsemişti felix'in karşısındaki silüet. felix şaşkınlıkla ona bakıyordu. kendisini yatakta biraz geriye çekti, silüetten uzakta durmaya çalışıyordu.

"bana aşık değil misin felix? neden benden kaçıyorsun ki? üzülüyorum ama..."

"sen kimsin?!"

"jisung. nasıl tanımadın ki beni?"

"bu- bu mümkün olamaz. jisung öldü. ne saçmalıyorsun?!"

"belki de ben senin zihninde hala yaşayan jisung'umdur? belki de ben, senin olmasını istediğin, sana aşık olan jisung'umdur?"

felix hiçbir şey anlamamıştı. karşısında jisung'un ikizi gibi bir adam vardı, bir anda belirmişti ve felix'in zihnindeki jisung olduğunu iddia ediyordu.

hey you | hyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin