_๑❥๑_
Gerçekten de o olup olmadığını öğrenmek için kapı deliğine bakmıştım. Eli kapıya yasılı bir şekilde, bıkkın bir ifadeyle beklediğini fark etmiştim. Kapıyı açacak kadar salak değildim. Çalar çalar giderdi.
"Kapının arkasından gitmemi beklemeyi bırak. Binayı başına toplamamı istemiyorsan eğer, aç şu lanet kapıyı"
Sırtımı kapıya yaslamayı bırakıp doğruldum.
"Git buradan! Sana kapıyı falan açmayacağım"
"Hadi ama, izin istemeyecek miydin benden?"
Yutkundum.
"İstemiyorum. Gitmezsen eğer polisi arayacağım"
"Kapını değiştirmek zorunda kalacaksın, fakat bu senin suçun"
Şaşkın bir ifadeyle kapıya bakmayı bırakıp uzaklaştım.
"Tamam, dur!"
Kapıyı kıracak güce sahip olduğunu biliyordum. Olayı hasar almadan halletmeliydim.
Sıkıntılı bir nefes verip kapı kolunu çevirdim ve yavaşça araladım.
Ürkekçe yüzüne baktığımda, bana yukarıdan, katı bir ifadeyle bakmaktaydı."Bir saniye" dedim, üzerime doğru yürüdüğü sırada işaret parmağımı kaldırarak.
"Aslında sana pislik demek istemedim"
Geri geri giderken çoktan oturma odasını geçmiştik.
"Ama sen de hemen öfkeleniyorsun. Alt tarafı bi' pislikcağız dedim. Gören ana avrat düz gittiğimi zannedecek"
Kafasını kınar gibi iki yana salladı."Ne yapacağım ben seninle?"
Kendi kendine söyleniyor gibi görünüyordu.
Etrafıma bakınıp kaçacak delik aradım.
"Bir daha..."
İşaret parmağını suratıma doğrulttu.
"Herhangi bir yalanını daha duyarsam eğer, gözünün yaşına bakmam. Bir yere kadar kibar davranabilirim"
Parmağını çekip iğrenen bakışlarını yüzümden çekti."Yalnızca iki haftan kaldı. Saçma sapan hareketler yaparak kendini kovdurmaya çalışmak yerine çıkacağın günü beklemelisin."
Yüzüme son bir kez daha memnuniyetsiz bir ifadeyle baktıktan sonra arkasını döndü ve çıkış kapısına doğru ilerlemeye başladı."Sende bana yardımcı olabilirsin!" Diye çıkıştım arkasından.
"İstersen eğer beni hemen şimdi işten çıkartabilirsin. Bir imzana bakar. İşleri zorlaştıran sensin"
Bana doğru döndü.
"Ne istersem, onu yaparım. İstersem bir ay, istersem bir yıl seni çalışmaya zorlayabilirim. Dediğin gibi, yalnızca bir imzama bakar"
Sinirli bir şekilde güldüm.
"Tabii ki de! Bay Jeon ne isterse o olur. Aksi iddia edilemezdi zaten"
Kafamı iki yana salladım.
"Aşağılık kompleksli birine laf anlatmaya çalışıyorum!"Öfkeli bir sırıtmanın ardından birkaç adım yaklaştı.
"En azından meşrebimde sürtüklük yok"
Sinir, tüm hücrelerime yayılmaya başlıyordu.
"Sevgilin olduğu hâlde bana dokunan sensin!"
Keyifsiz bir kahkaha attı.
"Sevgilisi olan tek kişi ben değilim"
"Jaehyun benim sevgilim değil!" Diye çıkıştım."Bana sevgilimle buluşacağım dediğini hatırlıyorum. Ayrıca toplantıya katılmamak için uydurduğun saçma bahanenden sonra onunla bir restorandan çıktığını gördüğümü de hatırlıyorum"
Bir adım daha yaklaştı.
"O gün, belki gitmeme izin verirsin diye uydurdum. Jaehyun benim arkadaşım." Henüz öyleydi.
"Oh, fazla mantıklı bir şey uydurmuşsun. Ama, nedense ben..."
Kaşları düşünceli bir ifadeyle çatıldı.
"Beni kıskandırmaya çalıştığını düşünüyorum"Şaşkın bir ifadeyle yüzüne baktım.
"Neden öyle bir şey yapayım?" Diye sordum hayretle. Nasıl anlamıştı?
"Bilmem. Bunu sana sormak gerek"
"Öyle bir şey yaptığım yok. Saçmalıyorsun" dedim umursamaz bir ifadeyle.
"Neyse ne" bıkkın bir nefes verdi.
Gözlerimi kıstım.
"Müstakbel karına acıyorum." Yüzümü buruşturdum.
Dediğim şeye çarpık bir şekilde gülümseyip baş parmağını burnuna sürttü. "Kötü olmuş."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ne'er-do-weel // Jikook
Fanfiction"Seni uyardım, Jimin. Beni kendine bağımlı edersen eğer istediğim her şeyini alırım diye..." Bakışları karardı. "Seni istediğim zaman bulabilirim." Derince yutkundum. "Dünyanın öbür ucunda olsan bile." Daha fazla yaklaştı. "Benden nefret ediyor olsa...