_๑❥๑_
Bir taksîr, bir çoğuna evrildi... Ne zamandan beri bu kadar ahmakça kararlar alıyordum?
Sermayemi temin ettiğim herifin önünde, nefsi müdafaadan ötürü orantısız güç kullandığım tahtası noksan bi' herifi ebedî uykuya mahkûm bıraktığım günden beri muhtemelen. Bir zamanlar yükümlüsü olduğum sokuğun hâlâ nefes alıyor olması cabasıydı.Elimi çenemde gezdirip bufalo derisinin üzerinde gerindim. Kontrolü kaybediyordum. Korktuğum şey başıma geliyordu. Keyiften epeyce uzak bir sırıtma kapladı dudağımı. Bir zamanlar gölgemden korkan herif, şimdilerde pervasızca dikleniyordu. Ne zamandan beri duygularımı sezdiriyordum? Tam olarak nevropatlığımı baskılamayı beceremediğim günden beri. Hoş, hâlâ beceremediğime de benziyor.
Bitgaram... Ne kadar aptal biri gibi görünse de, beş yıl önceki Jungkook'u sinirden önünü göremeyecek raddeye getirmesi için alık bir herifini yönlendirecek kadar kurnazdı. Ben de herifi vurarak ona güzel bir mükafât vermiştim. Elimi kana, onu ise servete bulamıştım.
Çalışma odasında, teşrif etmesini bekliyordum. Kendi paramla alınmış evin içinde, kanı bozuk herifi beklemek pek çok yönden sinir bozucuydu.
Nihayetinde koyu kahveye çalan ahşap kapı aralandı. Dingin adımlarla içeriye girdi. Elindeki kozundan bel bağlayarak bana bilgiçlik taslıyordu. Kendini dev aynasında görüyordu... Bu iş fazla uzamıştı ve ben sabrımın sınırındaydım."Teşrifinizden ne kadar kıvanç duyduğumu bilmenizi isterim, Mr. Jeon." Hemen karşımdaki tekli koltuğa otururken yüzünde takılgan bir ifade vardı.
"Tatava yapma." Dedim dişlerimin arasından. Ayak ayak üstüne atıp yüzüme şöyle bir baktı. Biraz sonra yüzünün alacağı hâlden bîhaberdi. Belki birkaç çıkık ve bilhassa morluklar...
"Uzatmayacağım o hâlde..." Derin bir nefesi koyverdi. "Casino zincirimi genişletmeyi düşünüyorum... Biliyorsun ki önceki projemde sermayeyi kediye yükledim..."Dudaklarımı birbirine bastırıp gülmemin önüne geçtim. Burnumu çektim ve boğazımı temizledim.
"Şöyle yapalım: tüm hisselerimi ve mal varlığımı sana devredeyim, sen de bana her ay geçinebileceğim miktarda para gönderirsin." Ayak ayak üstüne atıp yüzümü sola yatırdım. "Hım? Ne dersin buna?""Ah, dahiyane bir öneri... Reddedemeyeceğim." Muzip ifademi silip öne doğru eğildim ve dirseklerimi dizlerime yasladım. "Lezzetli miydi?" Anlamayarak kaşlarını çattı. "Efendim?"
"Yediğin yürekten bahsediyorum." Kaşları havalanırken dudaklarının arasından gülmeye yakın bir ses çıktı. "Kötü sayılmazdı.""Bundan sonra sana tek bir won bile yedirmeyeceğim, ve sen de ayağını denk alacaksın." Kelimeler sert ve bastırılmış şekilde çıktı ağzımdan. Soktuğumun alaylı ifadesi hâlâ yüzünde asılı duruyordu ve bu sebeple ellerim hararetle karıncalanıyordu.
"Elimde işini bitirecek görüntüler varken bu şekilde kafa tutman azıcık absürt değil mi?" Çenesi kırışana dek dudaklarını büküp kaşlarını havalandırdı. Yalnızca on saniyelik bir video... Beni bu kanı bozuk herife mecbur bırakıyordu.
Deri koltuktan kalkıp üzerine doğru yürüdüm. Belli etmemeye çalışsada, gözlerinden geçen korkuyu fark ediyordum.
Ellerim ceplerimde yer edindiği sırada, silüetim üzerine düşene kadar yaklaştım.
"Sana temîn ederim ki, Bitgaram, imkânsızı başarır, kusursuz cinayeti işlerim." Gülümseyen yüzünün ardındaki ürkek ifadesini görebiliyordum. "Bu odadan cesedinin çıkması muhtemel."Boğazını temizledi ve oturduğu yerde debelendi. "Sakin ol." Gergin bir gülümseme yer edindi yüzünde. "Ağzımı kapalı tutmam için elime bir şeyler sıkıştırman gerekir, değil mi?"
Ellerimi koltuğun kolçaklarına yerleştirip üzerine doğru eğildim. "Lanet olası ağzını beş yıldır kapalı tutuyorum ve bu durumdan çok sıkıldım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ne'er-do-weel // Jikook
Fanfiction"Seni uyardım, Jimin. Beni kendine bağımlı edersen eğer istediğim her şeyini alırım diye..." Bakışları karardı. "Seni istediğim zaman bulabilirim." Derince yutkundum. "Dünyanın öbür ucunda olsan bile." Daha fazla yaklaştı. "Benden nefret ediyor olsa...