Chapter Six

390 37 18
                                    

_๑❥๑_

Favori dizisini izlerken, makineden yeni çıkmış kıyafetleri özenli bir şekilde katlayan anneme döndüm.
"Yarın Seul'e gideceğim." Gözlüğünün altından üç numaralı bakışını attı.
"Kimden izin aldın?"
"Anne!"
Sızlanarak, keyifsiz bakışlarımı diziden çektim. Aşırı klişe bir dramaydı.
"Bana yine çocukmuşum gibi davranıyorsun. Yirmiyedime bastım, hatırlatırsam"

Azıcık bile oynamayan mimikleriyle diziye odaklanmıştı.
"Kendin söylüyorsun, yirmiyedine bastın. Çocuk gibi davranmayı bırakmalısın"
Hayretle yüzüne baktım.
"Ben mi çocuk gibi davranıyorum?"
"Evet. Daha dün, Seokjin çikolatanı yedi diye iki saat ağlamamış mıydın?"
"En sevdiğim çikolataydı! Ve markete gitmeye üşeniyordum"
"Bu, ağlaman için geçerli bir sebep değildi"
"Of anne! Bir hafta kalacağım işte. Hem eve de bir bakayım. İki yıldır uğramıyoruz."

"Gelirken her şeyi kapattığından eminsen eğer, bir sorun çıkmaz." Dizideki kötü karakter bir şeyleri karıştırmaya başladığında gözlerini kıstı.
"Ya fareler evi bastıysa?"
"Dördüncü katta oturuyorsun"
"Olabilir"
Son kalan t-shirtü de katladıktan sonra derin bir nefes verdi.
"Hadi ama anne! Arkadaşlarımı görmek için gidiyorum. İki hafta önce Jisoo gelmişti. Söz verdim ona. Ayıp olur"

"İyi." Derin bir nefes verdim. "Ama kuzenini de götüreceksin. Yalnız gitmeni istemiyorum. Ne kadar istiyorsan o kadar kal"
Anında kafamı iki yana salladım.
"Seokjin olmaz! Başıma sorun çıkarıp duruyor"
Parmağını tehditkâr bir ifadeyle suratıma doğrulttu.
"İtiraz istemiyorum. Yalnız başına gitmeyeceksin."
"Ama o gelirse eğer çiçekçide kim sana yardım edecek?"
"Başımın çaresine bakabilirim"
Sıkıntı dolu bir nefes verip kollarımı bağladım.
"İyi, sen bilirsin." Omuz silktim.

"Televizyonun sesini biraz aç"
Orta sehpaya uzanıp kumandayı aldım ve sesi birkaç ayar yükselttim.

๑❥๑

"Bekle beni!"

Seokjin, arkamdan bavullarını sürüyerek geliyordu.
"Bir hafta kalacağız, yanında bu kadar kıyafet getirmene gerek yoktu" dedim, iki koca bavulu taşımaya çalışan Seokjin'e.
"Sen oraya gidince bir hafta falan kalmıyorsun, biliyorum. Ne olur ne olmaz fazladan kıyafet getirdim."
Bavulları taşımasında yardım edip bizim için çağırdığım taksiye doğru ilerledim.

"Beni aç bırakırsan eğer seni annene şikayet ederim. Aptal diyetlerin yüzünden kendi yemek programımı bozmayacağım"
Gözlerimi devirdim.
Yemek programı şuydu: sabah kalkar kalkmaz kahvaltı, iki saat sonra atıştırmalıklar -yemekten bahsediyorum-, öğle yemeği, iki saat sonra atıştırmalıklar, akşam yemeği, iki saat sonra atıştırmalıklar ve yatmadan önce tıka basa dolunana kadar yine atıştırmalıklar. Tüm bunlara rağmen yine fit bir vücut!
Ben neden içtiğim sudan, soluduğum oksijenden bile kilo alıyordum? Haksızlıktı ama bu!

Taksiye yerleştikten sonra gideceğimiz hava alanını tebarüz edip arkama doğru yaslandım.
"Annen beni seninle apar topar gönderdi de, benim orada hiç arkadaşım yok." Dedi dudağını kıvırarak.
"Ben varım? Benim arkadaşlarım var?"
"Siz çok sıkıcısın." Dedi savuşturarak.
Bıkkın bir nefes verip gözlerimi devirdim.
"Gelmeyi kabul etmeseydin"
"Annen çok ısrar etti"
"Gelmen için sana Hwayoung'u ayarlayacağına söz verdi diye kabul ettin"
"O da var tabii"
"Annem çöpçatanlık işlerinde berbat"
"Bana Soyeon'u o ayarlamıştı"

Şaşkın bir ifadeyle yüzüne baktım.
"Ciddi misin?"
"Evet"
Anneme bak sen.
"Benim neden bundan haberim yok?"
"Bilmem"
Annemin bana her şeyi anlattığını sanırdım. Bunun için ona bir hafta trip atacaktım...

Ne'er-do-weel // JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin