Chapter Eight

350 31 12
                                    

_๑❥๑_

Kıtlığa mı girecektik? Neden elimdekilerle yetinmek zorunda kalacaktım?
Acaba sarhoş olduğum için mi beynimi kullanamıyordum?
İçli bir nefes verip yastığımı pat patladım ve rahatça yayıldım.

"Kırmızı ışık, yeşil ışık... Hey!"

Burnundan konuşan Seokjin'e baktım. Uykusunda sayıklıyordu. Yatağımın hemen yanına onun için rahat bir yer yatağı kurmuştum. Beyfendi tek yatmaya korktuğu için benim odamda kalıyordu. Boyundan utanmalıydı!

Ağzını şapırdatıp diğer tarafına doğru döndü ve yine bir şeyler mırıldanmaya başladı. Sarhoş olduğunda sürekli uykusunda mırıldanıyordu. Seokjin'e alkol yasağı getirilmeliydi.

Ağzımı gererek esnedikten sonra komodinin üzerine uzanıp gece lambasını kapattım.
Gözlerimi kapatır kapatmaz uyumayı umut ediyordum, fakat; hatırladığım esmer hatunla birlikte rahatsız bir şekilde kıpırdandım.
Fazla samimi görünüyorlardı. Herhangi birine karşı bu kadar nazik ve ilgili bir şekilde davranacağını düşünmüyordum. Daha Rosé'den bile emin değilken, bu sefer esmere kafayı takmak zorunda kalacaktım.

Akrabası olabilir miydi acaba? Ona hiç benzemiyordu. Göz şekli ve ten rengiyle tıpkı Japon'lara benziyordu. Sevgilisi olabilir miydi?
Onun hakkında hiçbir şey bilmiyordum ve hipotezlerden bıkmıştım.

Onun üzerinde bir etkimin olduğunu fark ettiğimden bu yana içim tatminlikle doluydu. Bunu kullanmak, vücudumdaki bastırılmış alevleri onunla söndürmek, rahatlamak istiyordum.
Bana olan en ufak temasıyla bile tüm dürtülerimi harekete geçirebiliyordu.

Daha önce seks yapmadığım doğruydu, fakat; bu, denemediğim anlamına gelmiyordu.
Liseyi bitirdikten sonra Busan'daki birkaç arkadaşımla birlikte gece kulübüne gitmiştik. Ergenliğin getirdiği tavan yapmış duygularla, biriyle yatmayı kafaya takmıştım. İlgisini çektiğim, oldukça yakışıklı biriyle kısa bir hoşbeşin ardından derin bir öpüşmeye çekilmiştik.

Vücudum cinsel açıdan oldukça açtı, fakat; duygusal açıdan oldukça da tereddütlüydü. Öpüşmenin ilerisine geçmeden onu durdurmuştum. Bir şey bana doğru gelmiyordu. İtirazlarını umursamayıp kulüpte bir süre eğlendim ve orayı terk ettim. O gün umutsuz vaka olduğumu anlamalıydım.

Kendimle bir süre cebelleştikten sonra dayanamayıp telefonumu elime aldım.
Uzun bir düşünmenin ardından parmaklarımı harekete geçirdim.

"Her zaman bir 'b' seçeneğine sahibim"

Onun dediğine hitaben söylemiştim ama keşke demek istediği şeyi de anlayabilseydim. Ondan öncesinde neyden bahsetmiştik ki? Yanlış hatırlamıyorsam eğer, birini ayartmaktan bahsettim. Onunla yetinmek zorunda kalacağımı ima ettiğini düşünmüyordum. Neden ima etsin ki? Benden hoşlanmıyordu. Homofobikti. Tek derdi benimle uğraşmaktı...

Ekranı parlayan telefonuma çevirdim bakışlarımı.

"Bu senin yalnızca bir faraziyen"

Gözlerimi kırpıştırdım. Nasıl anlamıştı?

"Sarhoş olduğum için demek istediğin şeyi anlamadım. Beynime eziyet etmeyi kesip daha açık bir şekilde konuş."

Bunu sarhoş olmaya bağlayabilirdim, düşük bir IQ'ye sahip olduğum için değil tabii ki de.

"Roman gibi metin diziyorsun ve bana sarhoş olduğunu ima ediyorsun?"

Sarhoş birine göre çok daha düzgün bir şekilde yazdığım doğruydu.

"Azıcık sarhoşum"

Ne'er-do-weel // JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin