Yola çıktığımızdan beri Aysa ile sohbet ediyordum. Fakat Ateş etrafı inceliyordu.
Bir süre sonra Aysanında benim gibi Ateşin sessizliğinden rahatsız olduğunu fark ettim. Fakat söylemeye cüret edemediği anlaşılıyordu.
Ateşi konuşturmak için bildiğim soruyu sordum. "Ateş, babam askerleri tüm ormana yollayacak biliyorsun değil mi?"
Ateş dudaklarını büktü. "Biliyorum, ama umurumda değil. Kaçarız zaten öyle birşey olursa."
Aysa parmağıyla yüksek dağı gösterdi.
"Bu dağı tırmanmamız gerekiyor."
Dağ çok büyük değildi ama zorlanacağımız kadarda uzundu.
"Başka yol yokmu Aysa?" Diye sordum.
"Var ama çok uzun. Yol sürecimiz 1 günden 2 veya 3 güne çıkabilir." Eli ile dağın yanını gösterdi. "Yan tarafları diken ve büyük kayalar ile kaplı. Geçmemiz imkansız. Dikenler bittiğinde ise Nehir başlıyor. Çok uzakta kalıyor." Bize döndü ve kafasını salladı. "Dağa tırmanmamız çok daha iyi olur. Hem 2-3 günlük yol için erzağımız az"
Ateşle onu haklı bulduk ve dağa doğru ilerledik. Atlar çıkmakta zorlanıyorlardı ve 1 metre çıkmadan geri düşüyorlardı. Bizde yaralanıyorduk.
Bir süre sonra biz çıkmaya çalışırken Aysa fazlasıyla yukarıya çıkmıştı. Tam onu tebrik edeceğimiz sırada Aysanın atının ayağı kaydı ve tepe takla dağdan yuvarlanarak ayağımın dibine düştü.
Ateş ile aynı anda korku ile bağırdık. Aysa ağlamaya başlayarak ayağını tuttu.
Olamaz, hayır. Ayağı feci bir şekilde yaralanmıştı direk şişiyordu.Kara sert bir şekilde düştüğü için ayağı büyük ve sert bir darbe yemişti.
Ayağının o halini gördüğümde sanki benim ayağım acımış gibi canım yandı. Hemen yanına koşup kaldırdım ve bir ağaca yaşanabileceği şekilde oturttum.Bu sırada Ateş atla ilgileniyordu çünkü onunla canı yanmıştı, belliydi.
Hiç böyle bir şey ile karşıya gelmemiştim. Ne yapacağımı bilmiyordum.
"Aysa, ben ne yapacağımı bilmiyorum. İyimisin, Aysa?"
Dişlerini sıkarak konuşmaya çalıştı.
"Canım çok yanıyor."
Kanayan yere baskı yapmak zorundaydım. Tek bildiğim buydu. Doğru bildiğimden bile emin olmasamda.
Bacağı resmen yırtılmıştı. Dağda sadece bi kayalık karın üstünde kalmıştı. Aysanın şansınada ayağı oraya sürtünmüştü.
Hemen çantamdan rastgele bir elbise çıkardım ve büyük bir parça yırttım. Hızlıca Aysanın ayağına sardım ve baskı uyguladım.
Aysa bir anda çığlık attı.
Birileri duymuş olacakki at adım sesleri gelmeye başladı. Korkudan ne yapacağımızı bilmeden atın üstünde bir adam geldi.
Dalgalı ve kahverengi saçları, uzun boyu, elinde tuttuğu kılıcı ve kahveren- hayır su yeşili gözleri?
Bir dakika bu adamın göz rengi nasıl bir saniyede değişebildi?
"İyimisin?" Diye sordu.
"İyiyim, sen?" Ne yapıyorum ben? Saflığım yüzünden yerin dibine girdim. Tabikide bana sormuyordu, Aysaya soruyordu.
Hafif bir kahkaha atarak Aysaya doğru yaklaştı ve atından indi. O sırada orta boylardaki bir atta mavi gözlü, dalgalı saçlı muhteşem güzellikte bir kız endişeyle adama seslendi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
BUZDAN ATEŞ
Random~Not~ bölümler kısa olacaktır. Soğuk ve Sıcak ile ilgili alerjiler ve 3 prensesin taht hikayesi... 🌙🦋