¹¹

1.2K 190 97
                                    

Üzerime uzanıp yüzünü boynuma gömdü ve tenimde ıslaklık hissettim. Gözyaşları boynumu ıslatıyor olmalıydı. "Neden?" dedi boğukça, "Neden onun gibi kokuyorsun Jungkook?"

Zar zor çıkan çaresiz kelimeleri üzerine ellerimi saçları arasına daldırıp, yüzünü daha çok boynuma bastırmak istercesine kendime doğru çektim. "Öyle mi kokuyorum?"

Belimdeki kollarını sıktı. Mırıldandığı zaman içimde büyük bir acı birikti. Gözlerimdeki yaşları onun bebeğine olan özlemi için akıtmaya başladım. "O zaman," dedim saçlarını okşarken, "O zaman kokumu daha derin solu."

Derin bir nefes aldı bunun üzerine ve yavaşça kalkmaya çalıştığında kollarımı boynuna doladım. "Ben yanında olacağım, sarılacağım sana, kokumu senden ayırmayacağım. Belki böylece oğluna olan özlemini bir nebze olsun azaltabilirim."

Zordu. Kapatamayacağım bir özlemdi ama onun gibi koktuğumu söylemişti. Bu yardımcı olabilirdi ve  kokum hakkında hep güzel şeyler demesinin sebebinin bu olduğunu anlamıştım. Onun değerlisi gibi koktuğum için çok mutluydum.

"Çok teşekkür ederim Jungkook." Boğuk sesi ile konuştuktan sonra burnunu çekti. Bir süre öylece durdu boynuma gömülü bir şekilde. Yavaş yavaş soludu kokumu. Ara ara dudaklarını boynumda hissediyordum. İçimde anlamsız bir yük var gibiydi. İstemiyordum bu yükü. Bu nedenle savuşturdum onu ve sadece kollarım arasında tenimde, burun ve dudaklarını gezdiren adama odaklandım.

O güçlüydü, çok güçlüydü. Belki arada böyle tetikleniyordu, bilmiyordum. Kokum onu sakinleştirebiliyorsa eğer her zaman yanı başında olmayı kabul ederdim. Bana karşı bir şey hissetmese bile, ki bu canımı oldukça acıtırdı, yine de sırf beni saatlerce solusun diye onunla olmaya hazırdım. Ben böyle bir ızdırabı çekemezdim. Onun da çekmesini istemiyordum. Bebeğinin kıyafetlerini koklamaya çalışmasını, ellerindeki o titreyişi ve gözlerinden okunması oldukça basit olan o çaresizliği görmüştüm sonuçta.

Biraz kıpırdandığında sıkıca sardığım kollarımı gevşettim ve o da yavaşça üzerimden kalktığı gibi arkasını döndü. Kollarını kaldırdığı zaman yüzünü, yani gözyaşlarını silmeye çalıştığını anladım.

"Bana gözyaşlarını göstermek istemiyor musun?" Yumuşak ses tonumla sorduğumda, burnundan nefes verdikten sonra konuştu. "Yine zayıf gözükmek istemiyorum."

"Yine?" dedim ve yataktan kalktım. "Ağlamanın zayıflık olduğunu mu düşünüyorsun?" Ona yaklaşıp kolundan tutunarak karşısına geçtiğimde, kızarık gözlerini karşı duvara dikmişti. Kendini toparlama çabasını gördüğümde, daha da perişan bir hâle gelmeden ortamı yumuşatmak istedim.

"Benim gibi birinin ağlama-" Parmaklarımı dudaklarına bastırdığımda, kısık gözlerini bana doğru çevirdi.

"Senin gibi biri," dedim ve parmaklarımı çektim. "Mafya olduğun için ağlamak senin için zayıflık mı oluyor?"

"Yani babam öyle derdi."

"Baban duygusuz herifin tekiymiş." diyerek ellerimi yanaklarına yasladım ve hafif ıslak tenini okşadım. "Ağlayabilirsin, bu çok normal. Bana da göstermekten çekinme Taehyung." Gülümsediğim zaman derin bir nefes aldı ve iki elimi de tutup yanaklarından çekti.

"Ah," dedi avuçları arasındaki ellerime bakarken, "Seni bulduğum için çok şanslıyım." Sırayla iki elimi dudaklarına yaklaştırıp üzerlerine öpücük kondurdu. Öyle yumuşak öpüyor, öyle hoş bakıyordu ki yüzüme, bu adam için her şeyi yapabilme gücüne sahip olmak istiyordum.

"O gönderiyi iyi ki paylaşmışım değil mi?" Kıkırdayarak konuştuğumda, dudaklarını ellerimden çekip yüzüme baktı. Ardından ellerimi bırakıp kollarını belime doladı ve beni kendine doğru çekti.

Dad and Daddy | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin