15.

65 13 17
                                    


San arabayı kendi evinin şatafatlı garajına park ettiğinde arka koltukta susmadan sürekli başını ütüleyen ikiliye arabadan inmeden önce  bağırıp sus pus olmalarını sağladı.

"Ya bi susun amına koyayım ya! Susun! Anlatacağım her şeyi bir sabredemediniz ya!"

Azarı yiyen Jeongin tavırlıca kapıyı sertçe açıp kapattı. Büyük adımlarla garajdan çıkıp eve doğru ilerleyen San'ı takip etti.

Jongin ise bir süre sinirden arabanın koltuklarıyla dövüştükten sonra az da olsa kendini kontrol edebildiğinde daltonlar misali takip etti onları.

En sonunda içeri geçtiklerinde San ilk yardım malzemeleri olan kutuyu aşağı salona getirmiş, züccaciyeci gibi içindeki her şeyi orta sehpaya yaymıştı.

"Alın sürün yaralarınıza falan." dedi gayet rahat bir tavırla dudağının kenarındaki patlağı alkollü bezle temizlerken.

"Sürelim. Her gün üzerimize bomba patlar çünkü çok alışkınız amına koyayım." dedi Jongin onun dediğini umursamadan koltuğa yayıldığı sırada.

"Daha ne kadar gevşek gevşek davranacaksın? Bu hafta kaçıncı kez ölümle burun buruna gelişin San manyak mısın amına koyayım?" dedi Jeongin ellerini masaya dayayıp San'ın üzerine doğru eğilirken.

İlk önce umursamaz tavrına devam etse de üzerindeki keskin bakışlar oflayarak konuşmasına neden oldu. "Sizin hayatınızı tehlikeye atamam. Bu adamlar emin olun bizden daha da tehlikeliler. İşleri halleden her zaman ben olmalıydım."

Jeongin sinirlice güldü. "Bu bizi tehlikeye atmamış halin mi? Madem çok önemsiyorsun beni, onu." işaret parmağı Jongin'i göstermişti. "Choi'den korumayı dene her şeyden önce."

Bir anda kasılan San ne diyeceğini bilemedi. "Güya çok düşündün ya sen beni, çok önem verdin bana. Gittin onun önüne attın sana güvenir güvenmez. Koruyabildin mi peki vaat ettiğin gibi pislik akan ellerini bana değdirmesinden?"

Jongin duyduğu şeyle yutkunurken bakışları kuzenine dönmüştü tekrar. Çünkü aynı cevabı onun da duyması gerekiyordu. "Söz verdin bana. Kurtaracağım dedin. Şu düşürdüğün hallere bak. Keşke, keşke ölseydim bıraksaydın da!"

Git gide öfkesini kontrol etmesi zorlaşan Jeongin'in masaya geçirdiği yumruğu yüzünden parmak boğumlarını kana bulamıştı.

"Cevap ver bana!"

San gözlerini ondan kaçırdı. "Gözlerini kaçırma benden! Söyle, başından beri beni kullandığını amacının Choi'yi benim ile oyalamak olduğunu söyle!"

San duyduğu şey ile gerilerek ayağa kalkıp karşısına dikildi onun hızla. "Elimden gelse seni ona verir miyim sanıyorsun! Ne kadar iğrenç, aşağılık olduğunu ben de biliyorum! Önce canım dediğim kişiyi aldı benden, öz yeğenine yan gözle baktı orospu çocuğu! Gücüm yetmiyor bu orospu evladını durdurmaya gücüm yetmiyor!"

Jeongin gözünden akan bir damla yaşı durduramadı. "Korkaksın çünkü. Karşısına çıkıp kafasına bir kurşun sıkamayacak kadar, bunun için beni kullanacak kadar korkaksın. Ama ben senin kadar ödlek olmayacağım, kendi ellerimle öldüreceğim onu."

Jongin onun konuşmasını bitirir bitirmez hızlıca dışarı çıkmaya çalışmasıyla küfür etti. "Kendini öldürtecek amına koyayım!"

Oturduğu koltuktan bir hışımla kalktığında amacı Jeongin'in aptalca bir şeyler yapmasını önlemek, onu bir hataya düşmeden durdurmaktı. Birbirlerinden bu kadar nefret ederlerken bir anda onu bu kadar düşünmesinin sebebini içten içe biliyordu. Aynı şeyleri yaşamışlardı. Henüz onun için bir ışık vardı. Kendisi için olmasa bile Jeongin için yanan bu loş, kör ışığı kaybetmesini istemiyordu.

what a feeling • jeonghoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin