7.

137 21 31
                                    

Hyunjin, yeni tanıdığı bir adamı evine almak yerine üçünü de arabasına bindirip ofisine götürmüştü. Evet çok da bir fark yoktu ama uykudan yeni uyanmış zihniyle en fazla bunu akıl edebilmişti.

Minho ona olanları ve Jeongin'in kim olduğunu baştan sona anlatmış, Hyunjin de dikkatlice onu dinlemişti. Arada Jisung konuşma arasına dalıp 'İnanamıyorum!' nidalari içeren fikirlerini belirtmesi hariç beklenilenden az bir atraksiyon yaşanmıştı.

"Sabah Yang Jeongin adına kayıp başvurusunda bulanacağım."

"Hemen şimdi bulun." Hyunjin gözlerini devirmemek için kendini zorladı. Aslında Minho'nun dediği doğruydu ama sırf o dedi diye sinirini bozmuştu.

"Tamam." Hyunjin telefonunu çıkarmış birileriyle görüşürken Jisung elini çenesinin altına koymuş dudakları bükük ona bakıyordu.
"Çok mu özledin sevgilini?"

Minho ona ilk defa karşı çıkmadan bakışlarını yere indirdi. "Çok özledim." Burun çekme sesleriyle kafasını ona çevirdi ve ağlayan suratına baktı. "Sen niye ağlıyorsun, ağlaması gereken benim." sesinin titremesi, gözlerine dolan hüzünle ikisinden de aynı anda burun çekme sesi yankılandı.

"Çok duygulandım. Üzülme Lee Minho, sevgilini bulmak için elimden gelen her şeyi yapacağım." Jisung ellerini yüzüne kapatıp boğuk sesiyle konuşmaya devam etti. "Hyunjin'i bir gün yanımda bulamazsam delirmiş olurdum herhalde....." kendini yaptığı empatiye çok kaptıran kıvırcık sessizce ağlıyordu.

Minho yaşadığı duygusal boşluk nedeniyle gözyaşlarının yanaklarından akmasına izin verdi. İkisi karşılıklı sessizce ağlarken, sandalyesinde ters oturarak telefonda başkomiser Chan'la konuyu tartışan Hyunjin, karşı taraftan gelen onayla derin bir nefes alıp telefonu kapatmıştı. Sandalyesini çevirdiği gibi gördüğü görüntüyle kaşları anında çatılırken aceleyle yerinden kalktı. Bir kaç adımda yanında bittiği sevgilisi hala sessiz ağlayışına devam ederken, karşısında ağlayan adam umrunda olmamıştı.

"Bebeğim noldu?" Jisung iç çekerek ellerini yüzünden çekti. Elleri göz açısını genişletmiş ve görüş alanına tekrar Minho girmişti. Masum masum ağlayarak parke zemini izleyen adamı görmesiyle hemen yüzünü tekrar kapattı. "Hyunjin!"

Minho yerdeki bakışlarını karşısındaki ikiliye çevirdiğinde, zarif sevgilisinin etrafına kollarını dolayan savcıyı kıskanmadan edemedi. Onu sardığında kollarında eridiğini hisseden ve büyük ihtimal şu an onun kollarının arasında olmaya ihtiyacı olan çocuğun nerede olduğunu bilmemek tekrar canını yaktı.

Jisung olduğu yerden kalktı. Düşüncesizce, kendisini çevreleyen kaslı kollardan kurtulup, hızlı adımlarla Minho'nun yanına oturup kollarını ona sardı.

Sanki yıkılan bir domino taşı gibi gibi başı kıvırcık saçlının omzuna düştü ve hıçkırığını serbest bıraktı. Umutsuz tesadüflerin yollarını birleştirdiği bu yabancının omzunda ağladığı için kendini güçsüz hissetmedi. Sadece kendine izin verdi ve içindeki tüm stresi, umutsuzluğu atmaya çalıştı

Jisung onu teselli etmeye çalışırken Hyunjin tırnaklarını avuç içine batırdı. Hayır Hyunjin kıskançlığın zamanı değil. Hayır Jisung ona sadece destek olmaya çalışıyor. Sakın. Olay. Çıkarma. Gözlerinden alevler saçılarak sevgilisine vücudu değen adamı süzüyordu. Kendine hakim olmak gittikçe zorlaşırken sandalyenin yanındaki sehpaya çarptı kendini geri çekmeye çalışırken bacakları.

Devrilen sehpanın sesi ilk Jisung'un dikkatini çekerken sevgilisinin gözlerinde gördüğü saf kıskançlıkla yutkunup geri çekildi. Hyunjin sırf bu aşırı kıskanç halleri yüzünden terapiye gidiyordu ve yeni yeni aşmaya başladıkları engelleri tekrar var etmeye Jisung'un hiç niyeti yoktu.

what a feeling • jeonghoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin