1. Bölüm | Yangın

4 1 0
                                    

ECE YAMAN:

İki ailenin arasında kalmak nasıl bir şey diye sorsalar belkide bir cevap veremezdim. Ama annem ve babam ayrılınca buna verebilecek bir cevabım olmuş.

10 yaşında küçük kız kardeşim var. Onu her şeyden çok seviyorum, bana iyi gelen tek şey o. İkimizde anne ve babamızdan nefret ediyoruz, ama bu aileye birbirimiz için katlanıyoruz.

Annemin ayrı bir hayatı, babamın ayrı bir hayatı var, biz ise sürekli bu iki hayatın arasında sürüklenip giden o kişiyiz. Belkide varlığımızdan haberleri bile yoktur, yaptıkları tek şey bizi yanlarında çanta gibi dolaştırmak.

Düşüncelerimiz, isteklerimiz, hayallerimiz kimsenin umurunda değil. Bir oraya bir buraya savruluyoruz sadece. İkisinin de bizi yanlarında istemelerinin sebebi sadece birbirlerini sinir etmek için. Bizi önemsedikleri veya gerçekten yanlarında istedikleri falan yok.

Annem ve babam zengin ve tanınmış iş insanları. Ne kadar havalı geliyor bu cümle değil mi? Keşke öyle olsa. Her gün etrafımızda olan binlerce kameraya poz vermek, hakkımızda çıkan dedikodular, her mikrofona konuşma gereği. Bunlar güzel şeyler gibi dursa da hiç öyle değil.

Annem İstanbul'da, babam İzmir'de yaşıyor. Biz annemle kalıyoruz, çünkü orada kendimizi daha rahat hissediyoruz. Babam annemden ayrıldıktan sonra bir kadınla evlendi, bu yüzden o evde kalmak hiç içimizden gelmiyor. Aslında evlendiği kadın çok tatlı ve iyi niyetli, ama annemi ne kadar sevmesekte o evde kalarak anneme haksızlık yapacağımızı düşünüyoruz. Babama sadece çok nadir hafta sonları gidiyoruz.

Annem geceleri evde durmuyor, her gece başka biri ile takılıyor, onunda çok sağlıklı bir hayatı yok aslında. Evde tek başımıza kalıyoruz, Ama artık zor gelmiyor, alıştık desek yeri var. Korkmak mümkün değil zaten, evin her köşesinde yüzlerce koruma var, bu korumalardan her ne kadar rahatsız olsam da güven veriyorlar.

Annem ve babam çok zengin iki tanınmış karakter. Sürekli manşetlerde görmek mümkün, hatta bazen anne ve babamın haftalarca yüzlerini görmüyoruz. Neredeler, ne yapıyorlar, nereye gitmişler gazete ve magazinlerden öğreniyoruz.

Annemin bu kadar ünlü olmasının sebebi sadece zengin olması değil, annem çok güzel bir kadın. Uzun boylu, sarışın, mavi gözlü, fit vücudu ile harika bir kadın. Nasıl giyineceğini çok iyi biliyor. Gösterişe, havalı olmaya bayılıyor. Küçük kardeşim ve ben yanında biraz sönük kalıyoruz, ama biz bu durumu kafaya bile takmıyoruz.

Bir de sevgilim var, Furkan. 2 yıldır sevgiliyiz. Benim yarım kalmış yanımı tamamlıyor, yanında olunca kendimi huzurlu, mutlu, güvenilir hissediyorum. Onu o kadar çok seviyorum ki ileride evlilik hayalleri bile kuruyorum.

Evimiz bahçeli, büyük bir ev. Her yerinde korumalar var, evimizde temizlikçi veya yemek yapacak kimse yok. Annem eve kimseyi sokmak istemiyor. Annemin yemek konusunda hakkını vermek gerek, gerçekten çok güzel yemekler yapıyor. Bu yüzden yemek yapacak kimseye gerek duymuyor.

GÜNÜMÜZ;
Sevgilim ile kafeden çıkıp bize eve doğru yürüyorduk. Ela annemle birlikte evdeydi. Neredeyse her gün Furkan ile birlikte vakit geçiriyoruz, onun yanında kendimi çok iyi hissediyorum. Annemin yanında ki kaoslu ortamdan kurtarıyordu beni.

"Bu akşam annem seni ve Ela'yı yemeğe davet ediyor, geleceksiniz dimi?" Diye sordu Furkan.

"Gelmeye çalışırız"

"Gelmeye çalışırız ne sevgilim ya? Gelicez de bende akşama kadar heyecandan geberip gitmiyim"

"Tamam, geliriz" dedim gülümseyerek.

"Heh şöyle" dedi Furkan yanağıma öpücük kondururken. Evin yakınlarına geldiğimiz anda etrafta ki hareketlilik dikkatimizi çekti. Herkes bir oraya bir buraya koşturuyordu.

"Ne oluyor orda ya?" Diye sordum endişeyle.

"Yangın var sanırım, dumanlara bak" dedi Furkan. Havada ki gri dumanlar yangının belirtileriydi. Hangi evde çıktığı belli değildi, adımlarımızı hızlandırdık.

"Ela evde miydi?" Kalabalığın arasında soruların bu soruyla kalbim bir anda hızlanmaya başladı. Koşmaya başladık. Alevlerin bizim evden geldiğini görünce gözümde ki yaşlara engel olamadım. Vücudum kaskatı kesildi. Ela evdeydi.

"Ela?!" Koşarak eve girmeye kalkıştığım sırada Furkan beni tutarak engel oldu. Kalbimin endişeyle hızlanmaya başlamıştı.

"Bırak! Bırak beni! Kardeşim evde benim! Ela! Ela ablacım ses ver ne olursun! Ela!" Çaresiz haykırışlarım hiç bir işe yaramıyordu, ne Ela cevap veriyordu ne de yangına bir engel olabiliyordum. Furkan beni korumak için sıkıca tutmaya devam ediyordu. Elim ayağım boşaldığı için yere düşmüştüm. Ela'ya seslenmeye devam ediyordum ama cevap vermiyordu.

İtfaiye siren sesiyle heyecanla ayağa kalktım. Hemen suyla ateşi söndürmeye başladılar.

İtfaiyeciler yangını söndürmeyi başarmıştı. Hızla içeri koşmak için yöneldiğim sırada Furkan tekrar tuttu.

"Sevgilim dur lütfen"

"Ya ne dur?! Nasıl durayım kardeşim içeride benim?!"

"Lütfen hanımefendi, biz kurtarıcaz kardeşinizi, burda beklemeniz herkes için daha sağlıklı" itfaiyenin dediği üzerine Furkan'ın kollarında çırpınmayı bıraktım. İtfaiyecilerin hepsi içeriye kardeşim için girmişti. Ağlayarak umutla beklemeye başladım.

"Sevgilim lütfen sakin ol, iyi olacak kardeşin, o seni bırakıp asla gitmez, tamam mı? Lütfen sakin ol, ordan çıktığında seni böyle görmesini istemezsin dimi?" Furkan'ın dedikleri üzerine göz yaşlarımı silip kendimi toparlamaya çalıştım.

Kısa bir süre sonra bir itfaiyeci siyah ceset torbası ile çıkınca vücudum donup kaldı. Kaskatı kesilmiş vücudum ateda hareket edemez hale gelmişti.

Bir süre sonra aniden gelen bir güçle yavaş adımlarla yanlarına gittim. Bir süre fermuarı kapalı ceset torbasına öylece baktım. Furkan elimi tuttu, torbayı açmamam için beni oradan getirmek istedi. Elini elimden kurtardım ve derin bir iç çekip torbayı açtım. Gördüğüm görüntü karşısında içim sızladı. Ela'nın her yeri yanık içindeydi.

Ela ölmüştü!

Hızla nefes alıp vermeye başladım. Donup kalmış vücudum açıldı, kalbim hızlandı. Hıçkırarak ağlamaya başladım. İki elim ile Ela'nın yüzünü avucuma aldım. Ağlayarak saçlarını okşadım. Son kez kardeşime uzunca baktım.

İtfaiyeciler daha fazla bu görüntüye maruz kalmam için Ela'yı alıp uzaklaştılar. Arkalarından gitmek istediğim sırada Furkan sıkıca sarılarak gitmemi engelledi. Dengemi kaybedip yere düştüm, ayaklarım tutmamaya başlamıştı. Ela'nın arkasından feryat ederek ağladığım sırada evin önüne siyah araba geldi, içinden annem çıktı, hızla evin bahçesine girdi. Üzerinde kırmızı, yırtmaçlı, kısa bir elbise, topuklu ayakkabıları vardı. Yüzünde ki makyaj her zaman ki gibi yoğundu. Gözünde bir damla yaş bile yoktu. Ayrıca ben evden çıkarken annem evdeydi, Ela'yı o yüzden bırakıp Furkan ile buluşmuştum. Ama annem daha eve yeni geliyordu. Ela'yı evde bırakıp gitmiş miydi gerçekten?!

Annemi öyle görünce öfkeyle yerimden kalktım ve hızla yanına gittim.

"Kızım, Ela iyi mi? Ne oldu bir şey söyleyin" dedi yapmacık bir telaşla.

"Bir de soruyor musun cidden? Öldü anne Ela öldü! Artık Ela yok! Ya sen nasıl Ela'yı evde tek bırakıp gidersin? Nasıl böyle bir şey yapabilirsin ya sen?! Evin önünde tuttuğun o adamlar ne işe yarıyor? Benim kardeşim içeride yanarak ölürken neredeydi bu adamlar?!"

"Ne? Ela öldü mü?" Zorla bir araya getirdiği bu kelimeler bir kez daha içimi sızlattı.

"Nasıl olur böyle bir şey?! Siz neredeydiniz bu yangın çıkarken?!" Diye bağırdığı korumalara.

"Tek suç onların mı?! Otur bir kendini de sorgula! Ben nasıl bir anneyim, nasıl kızımı evde tek bırakıp giderim diye kendini bir sorgula! Pardon unutmuşum, senin için kariyerin, zenginlik, tanınmışlık daha önemli değil mi?! Ya senin ihmalliğin yüzünden benim kardeşim öldü kardeşim!" Ağlayarak söylediğim bu sözler sonunda gözüm karardı, dengemi kaybettim...

İŞ BİRLİĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin