3.bölüm

261 30 2
                                    

3.bölüm

Barbaros gittikten sonra içimi saran hüzünü dağıtmak adına telefonumu elime alıp iş ilanlarına bakmaya başladım. İşi de yaramıştı kafam dağılmıştı en azından. Ama bu ayakla daha 2 hafta ayağı kalkamazdım. İçime sinenleri ekran görüntüsü alıp, kilidi kapattığımda Hatice teyze elinde kahvaltı tepsisiyle içeriye girdi.

"Hatice teyzem, ben sizin hakkınızı nasıl ödeyeceğim." dedim mahcubiyetle aynı zamanda, karnım açıklıktan guruldamaya başlamıştı bile.

"Ne olacak kızım, insanlık görevimiz." dediğinde tepsiyi kucağıma bırakıp, ayak ucuma oturdu. "Hem ben seni çok sevdim, sanki yıllardır tanıyormuşum gibi."

Kafamı tepsiden kaldırdığım da, ağzıma bir parça ekmek atmıştım. Hatice teyzeyle göz göze geldiğimde gözlerinde ki hüzün çok tanıdıktı. Korkarak o malum soruyu sorduğumda, elimi eline uzatmıştım hemen tuttu.

"Hatice teyzem, senin gözlerinde ki bu hüzünün sebebi ne? Yoksa..."

Ben cümlemi bitiremeden başıyla onaylarken cevapladı.

"Kızımı kaybettim... O lanet hastalıktan. Senin yaşlarındaydı." dediğinde gözlerinden süzülen yaşlara benim yaşlarım eşlik ediyordu. "Ama görsen bir neşeli, bir hayat doluydu ki. İyileşeceğine çok emindik."

"Ben... Çok üzgünüm. Belki de buraya gelerek size onu hatırlattım ve canınızı yaktım." dedim suçluluk duygusuyla.

Hatice teyze bana doğru uzanıp yanağımı okşadığında, kedi gibi gözlerimi kapatıp sevilmeye izin verdim. Sanki onları çok önceden tanıyor gibiydim. Öyle sıcak, öyle güzel insanlardı ki.

"Olur mu hiç öyle şey güzel kızım? Ben daha iki gün önce yavrumu özledim diye ağlarken, Allah seni gönderdi bana. Sana baktıkça onu görüyorum, hasret gideriyorum sanki."

Bu söyledikleri içimi sıcacık yapmıştı. Ben de anasız, babasızdım. Dışarıdan baksan dümdüz bir ev derdin ama bu ev yuva kokuyordu.

"Hatice teyzem... Bana o kadar iyi geldiniz ki. Tam da kendimi kimsesiz gibi hissederken." dediğimde konuyu dağıtmak ister gibi sildiği yaşların ardından gözleri parlardı.

"O oğlan kimdi? İçeri girmek için yalvardı bize resmen. Tahsin amcanı zor ikna ettim. Kıyamam yavrum, kedi gibi bakıyordu gözleri valla. Boylu, poslu da maşallah bir de yakışıklı ki, film artisti gibiydi."

Onun bu söylediklerine gülümsedim. Barbaros dediği kadar vardı. Zaten boyu da nerdeyse 1.90 falandı. Kerimden bir iki santim kısaydı işte. Düşündüklerime yeniden sinirlendim. Kerim ne alakaydı şimdi?

"Abim sayılır. Benim ki uzun hikaye. Anlatırım gitmeden."

"Nereye gidiyormuşsun bakayım sen bu ayakla?" dediğinde gülümsedim ama bu biraz acı bir gülümsemeydi.

"Kendime bir düzen kurmam lazım." Tuttuğu elimi okşadı.

"Yavrum..." dedi, bakışları bir anne sıcaklığıyla sarmaladı kalbimi. İçim titredi. Annemi hiç tanımıyordum o yüzden anne sevgisi de bilmezdim gerçi ama ne bileyim işte anne gibiydi.

"Ben senin kalmandan çok memnun olurum. Acele etme olur mu?"

Söyledikleri gözlerimin dolmasına sebep oldu. Ellerini daha sıkı tuttum o an. Bir yanımın yaraları, deli gibi kanarken, diğer yanım iyileşmeye niyetlenmiş gibi umut doluydu.

"Tamam. Çok teşekkür ederim, iyi ki karşıma çıktınız. Siz istediğiniz sürece evinizde olmasam bile hayatınızda olmaya devam edeceğim. Söz veriyorum."  Dediğimde bana sıkıca sarıldı.

FerideHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin