Merhaba arkadaşlar. Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Biz bu hafta başı ciddi bir korku yaşadık. Çok sevdiğimiz bir dostumuz talihsiz bir kaza sonucu yoğun bakımdaydı. Neyse ki dün güzel haberi aldık. Hayati riski atlattı. Anca kendime gelebiliyorum. Elimde stoklu 3 bölüm kaldı, o yüzden harıl harıl yazmaya ve stoklu gitmeye gayret gösteriyorum, diğer türlü beni çok zorluyor.
Bu arada belki de daha tanışmadık. 27 yaşında, evli ve bir çocuk annesiyim. Oğlum 1,5 yaşında ve bilenler bilir bu yaşlar biraz zor yaşlar. Beni oldukça yoruyor.😁 Bir de çalışıyorum. O yüzden stoklu gitmek beni rahatlatıyor çünkü ya ofiste bulduğum boşlukta yazabiliyorum ya da akşamları oğlum uyuduğunda. 😁
Neyse fazla uzatmayayım, 6.bölümde sizlerleyim... Keyifli okumalar...💘✨
6.bölüm
Hiç bir cevap beklemeden çıktığım o odadan kendi odama geçtiğimde hıçkıra hıçkıra ağladım... Onun beni görmesi, sevmesi için neleri vermezdim ki. Kerim benim için, hiç eskimeyen bir kitap gibiydi okumaktan asla bıkmıyordum... Ne olacağını bildiğim halde sonunu hep farklı hayal ediyor ve buna bir aptal gibi inanıyordum. Bazen onu hiç tanımasam nasıl olurdu diye düşünüyordum ama onsuzluğu düşünmek kalbime peş peşe hançer saplamak gibiydi. Yani ne onunla, ne onsuz...
Kafam cadı kazanı gibi kaynarken, ıslak gözlerimi tek hamle de hırsla silip üzerimi değiştirmek için giyinme odasına girdiğimde, beyaz kolsuz bluzumu ve kot şortumu çıkarıp hızlıca üzerime geçirdim. Öyle ya da böyle bu adam benim kalbimin batmayan güneşiydi... Belki o bunu hiç bir zaman bilmeyecekti ama olsun. Zaten ne yaparsam yapayım sevmekten vazgeçemiyordum ki... Bu konuda da sınıfta kalmıştım işte. Odada ki banyo da yüzümü yıkayıp biraz kapatıcıyla göz çevremin kızarıklığını kapatıp çok beklemeden aşağıya indim.
Salonda ki herkesin sofraya oturmak için beni beklediğini görünce biraz mahçup oldum tabi...
''Keşke başlasaydınız...'' dediğimde mahcubiyetimin yüzümden okunduğuna emindim. Barbaros masaya geçerken elini omzuma attığında beni yanıtladı.
''He tabi... Sonra bana neden sarma bırakmadınız diye hepimizi falakaya yatırırdın.'' Deyince gülmeye başladım. Gözlerim ister istemez Kerim'i bulduğunda onun da güldüğünü görünce asfalyalarım attı. Yani bu adama o kadar laf ediyordum, hiç mi düşünmüyordu? Hiç mi sorgulamıyordu? Barbaros'a gamsız diyordu ama kendisi gamsızlıkta, en önde bayrak tutuyordu.
Sofraya oturduğumuzda bir kendim yiyor, bir Cemre'ye yediriyordum. Gözlerinin içi gülüyordu güzel kızımın... Ona bunu yaşattığım için yeniden kendime kızdım.
''Doydum ben Feride'm.''
''Aşkım iki kaşık kaldı ama...'' dediğimde Kerim'in bakışlarını fark ettim, peşinden hemen müdahale etti.
''Tabağını bitirirsen bir tane çikolata yiyebilirsin.''
''Hayır Kerim... Yemek yediği için onu ödüllendirmemiz doğru bir hareket değil.'' Dedim gözlerimi belerterek. Böyle bir tavır sergilerse, Cemre her yaptığı eylemde yeni bir beklenti içinde olacaktı.
''Tamam. Ben karışmıyorum.'' Diyen Kerim, mesajımı gayet net bir biçimde aldığını suçlu bir ifadeyle ellerini havaya kaldırarak gösterdi. Onun bu hareketine sırıttım, sanki az önce salya sümük ağlayan ben değilmişim gibi.
''Oho... Siz iyice karı-koca gibi oldunuz be!'' Dedi Barbaros. Kafamı deyimi yerindeyse ışık hızında ona çevirdiğimde, yaptığı densizliği fark etse de artık çok geçti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Feride
Romance''O şerefsizle hiç bir yere gitmeyeceksin!'' Dediğinde sessiz kaldım, ateş gibi yanan bakışları bana döndüğünde volta atmayı bırakmış bedenini tamamen bana çevirmişti. ''Duydun mu?'' ''Duydum Kerim abiciğim!'' Dedim Hande'nin söylediklerine atıfta b...