10.bölüm

189 33 12
                                    


Merhaba arkadaşlar, 10.bölümü size emanet edip kaçıyorum.

Keyifli okumalar...💘

''Tamam üzerimi değiştirip geliyorum.'' derken yukarı çıkmadan önce, ''Kurt...'' diye Barbaros'a seslendiğinde o çoktan telefonunu çıkarmıştı.

''Avukatı arıyorum dayım.''

Kerim yanımızdan uzaklaştığında çaresizce Barbaros'un gözlerine baktım. Korkuyordum. Hem de çok. Yıllardır bu evdeydim ama ilk kez kapıya polis geliyordu. Endişeli bakışlarımı fark eden Barbaros elini bana doğru uzattığında yanına gittim.

''Korkma Çiroz'um... Hallederiz.'' derken beni kendine çekmiş, içimdeki korkuyu çekip almak istercesine bana sarılmıştı. Bir yandan da avukatla konuşuyordu. Kapattığı telefonun ardından bakışlarını yüzüme diktiğinde, o siline kadar göz yaşlarımın aktığının farkında bile değildim.

''Şşş ağlama sakın... Dayım seni böyle görürse bütün karakolu yakar yeminle.''

''Korkuyorum.''

Gülümsedi.

''Korkulacak hiçbir şeyimiz yok. İçin rahat olsun. Bir yanlış anlaşılma büyük ihtimalle. Gidip geleceğiz hemen. Sen Cemre'ye bir şey çaktırma yeter.''

Başımla onaylasam da kalbim başka söylüyordu. İçimde ki panik bütün bedenimi zehir gibi kuşatmış şiddetli bir şekilde, her bir zerrem adeta zonkluyordu.

O esnada Kerim giydiği takım elbisesiyle aşağıya indiğinde gözleri benim üzerimdeydi. Göz yaşlarımı aceleyle sildim ama çoktan görmüştü. Adımlarını bana çevirdiğinde büyük adımları sayesinde çabucak yanıma ulaştı ve elleri yüzümü kavrayıverdi.

''Güzelim... Ağlama. Bir şey yok.'' dediğinde alnıma bir öpücük bırakıp geri çekildi. ''Kurt!'' diye seslendiğinde bakışları hala benim üzerimdeydi.

''Buyur dayım?''

''Şahin'i ara buraya gelsin. Ben yokken Canan Hanım'ı ancak o idare edebilir.'' dedikten hemen sonra gözlerimin içine baktı.

''Ben gidip gelene kadar kimseye bir şey belli etme olur mu?''

''Gelecek misin?'' dediğimde yeniden ağlamaya başladım.

''Geleceğim... Söz. Güvenmiyor musun bana?''

''Güveniyorum ama korkuyorum...'' dedim, her ne kadar duygularımı bastırmaya çalışsamda dudaklarım çoktan ağlamak için büzülmüştü bile. Kızaran gözlerimi saklamak için kafamı başka tarafa çevirmeye çalıştım ama Kerim buna engel oldu.

''Senin gözünden akan her damla yaş, sanki ciğerime bir bıçak saplıyor. Hiçbir şey için ağlamanı istemiyorum. Hele ki bu yaşlar benim için akıyorsa...'' dediğinde alnını, alnıma yasladığında elleri iki yanağımı kavramıştı. ''O zaman dünyanın en çaresiz adamına dönüşüyorum...''

Onun bu sözleri kalbime bir taş misali oturdu. Kerim bildim bileli yıkılmaz bir dağdı. Onu asla aciz görmedim. O hep, her şeyi hallederdi. Ama şimdi söyledikleri, çok ağırdı. İlk defa onun ağzından böyle bir şey duyuyordum. Onun hayatındaki yerimin büyüklüğünü şimdi daha çok anlıyordum.

Derin bir nefes alıp, yanaklarımda olan ellerini tuttum.

''Tamam.'' dedim. Dudakları iki yana kıvrıldığında geri çekildi ve kapıya doğru gidip polislerle birlikte dışarı çıkarken, ona seslendim. ''Akşam yemeğine geç kalma!''

Arkasını dönmedi ama kahkahası önce bahçeyi inletti, sonra da kalbimi şenlendirdi. İçimde hala bir endişe filizi vardı ama Kerim onun hemen yanına umut tohumlarını ekmişti.

FerideHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin