Gece düşen kahkahalar

60 3 35
                                    

Sabahın ilk ışıklarıyla uyanıp dolabımı açtım. Gözüm, en üst rafta duran Kemal hocanın ceketine takıldı. Bir an için durup ona bakarken istemsizce gülümsedim. Dün akşam onu aceleyle dolaba tıkarken, bu kadar komik geleceğini düşünmemiştim. Dolaptan en sevdiğim kot pantolonumu ve beyaz tişörtümü aldım, kapıyı kapattım. Ceketi dolapta bırakmanın ne kadar doğru olduğuna emin olamasam da, onu hastaneye götürmek istemedim; yanlış anlaşılmalara yol açabilirdi.

Yarım saat sonra, kapıdan çıkmaya hazırdım. Ama Kemal hocanın ceketiyle hastaneye gitmek içime sinmedi. Belki biri onu görüp yanlış bir şey düşünebilirdi. Derin bir nefes alıp, ceketi dolaba geri yerleştirdim ve hastaneye doğru yola çıktım.

Hastane girişinde Neslihan’la karşılaşınca içim ısındı. Gülümsedim, o da karşılık verdi.
“Nasılsın?” dedim, ona yaklaşıp.
“İyiyim canım, sen nasılsın?” diye cevap verdi Neslihan, sanki birbirimizi uzun zamandır görmemişiz gibi.

Güne böyle güzel bir şekilde başlamak içimi rahatlatmıştı. Ama tam o sırada Yalçın hoca yanımıza geldi. Gülümsemem bir anda soldu. Yalçın hoca, bana hızlıca bir selam verdikten sonra Neslihan’la sohbete daldı. Neslihan’ın yüzündeki o hafif düşüşü fark ettim, ama belli etmemeye çalışıyordu. Ben de onları yalnız bırakıp, üstümü değiştirmek için hemşire odasına doğru ilerledim. Tam kapıyı açmak üzereyken, arkadan tanıdık bir ses duydum. Kemal hoca sesleniyordu.

“Hocam? Nasılsınız? Sabah erken gittiniz sanırım.” dedim, ona doğru dönüp gülümseyerek.

Kemal hocanın toprak rengi gözleri saatine kaydı. Hafif bir gülümsemeyle, “Ben erken gelmedim, siz geç geldiniz Mine hemşire.” dedi, kıkırdayarak.

Sadece beş dakika geç kalmıştım ama Kemal hocanın şakacı tavrı beni hem utandırmış hem de güldürmüştü. Yanaklarımın kızarmaya başladığını hissettim.

“Bir şey mi söyleyecektiniz hocam?” dedim, konuyu değiştirip utancımı gizlemeye çalışarak.

“Evet, dün ceketimi sende unutmuş olabilirim miyim acaba? Eve gittiğimde fark ettim, ceketim yanımda değildi. Senin evinde unutmuş olabilirim.”

Bir an durakladım. Saçma bir şekilde başımı olumsuz yönde salladım.
“Hayır hocam, benim evimde olsa fark ederdim.” dedim, kendimden emin olmaya çalışarak.

Aslında neden böyle bir yalan söyledim, gerçekten bilmiyordum. Ama ağzımdan çıkmıştı işte.

“Sanırım restoranda unuttum.” dedi Kemal hoca, hafif bir tebessümle. “Teşekkür ederim yine de.”

Kemal hoca gülümseyerek yanımdan uzaklaşırken, ben dolabımda duran ceketini düşünüyordum. Neden yalan söyledim? Bu soruya kendim bile cevap veremiyordum. İçimde bir yerlerde, o ceketi geri vermek istemediğimi biliyordum. Kalbimin çılgınca attığını hissederken, iç sesimi susturmaya çalıştım. Nihayet hemşire odasına girip üstümü değiştirdim. O an sadece hastalarla ilgilenmek istiyordum. Özellikle küçük çocuklarla olmak bana her zaman iyi gelirdi.

Zamanın nasıl geçtiğini bile anlamamıştım. İşin bitmesine az bir süre kala, Neslihan yanıma geldi.

“Mine, güne benimle başladın, benimle bitirir misin?” dedi, gözleri parlayarak.

“Erkek olsan gerçekten romantik olurdun. EVET EVET, SONSUZA KADAR EVET!” dedim, biraz da abartarak. İkimiz de bu duruma kahkahalarla güldük.

“Kenardan gören evlenme teklifi aldın sanacak, Mine.”
“Senin teklifin de evlenme teklifine eşdeğerdi, canım.”

10-15 dakika sonra üstümüzü değiştirip, kol kola hastaneden çıktık. Yol boyunca Neslihan’la şakalaşıp durduk.

“Neslihan hocam, yolculuğumuz nereye?”
“Valla Minecim, bir fikrim yok.”
“Benim evime mi geçsek? Hava da karardı, dışarısı pek güvenli değil sanki. Hadi gel, bana gidelim.”

Aşkın NabzıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin