Mesai saatinin bitimine doğru yavaşça nefes alıp verdim. Uzun bir gün olmuştu ama akşamki doğum günü partisi için sabırsızlanıyordum. Aslında gitmek istemiyordum ama ben asla böyle kutlamaları kaçırmazdım. Yalçın Hoca'nın doğum günü kutlaması, hastanenin en prestijli etkinliklerinden biriydi.
Eve geldiğimde ilk iş olarak bir fincan çay demledim. Mutfağın masasında otururken, gardırobumdaki en güzel elbiseyi düşünmeye başladım. "Bugün biraz özen göstermeliyim," diye düşündüm. Çayımı bitirdikten sonra yatak odasına geçtim.
Dolabın kapaklarını açtım ve askılardaki elbiseleri dikkatle incelemeye başladım. Sonunda, yeşil, zarif bir elbisede karar kıldım. Elbise, vücudumu saran ama aynı zamanda rahat hissettiren, sade ama şık bir modeldi. Onu yatağın üzerine serdim ve banyoya yöneldim.
Hızlı ama etkili bir duş aldıktan sonra saçlarımı kurutmaya başladım. Uzun, sarı saçlarım omuzlarıma döküldü. Fön makinesinin ısısını en düşük seviyeye getirip saçlarımı nazikçe şekillendirdim. Sonra aynanın karşısına geçip makyaj malzemelerimi çıkardım. Hafif bir fondöten, biraz allık ve göz kapaklarıma altın tonlarında bir far sürdüm. Son olarak, dudaklarıma doğal bir pembe ruj sürdüm.
"Tamamdır," diye mırıldandım kendime, aynadaki yansımama bakarak. Elbiseyi giydim ve aynanın karşısına geçtim. Gözlerimle aynı renkte olan yeşil elbise gerçekten bana çok yakışmıştı. Kulağıma küçük ama zarif küpeler taktım ve boynuma incili bir kolye geçirdim.
Saatime baktığımda çıkma zamanının geldiğini fark ettim. Ceketimi ve küçük siyah el çantamı alarak kapıya yöneldim. Derin bir nefes aldım ve kapıyı açtım. "Hadi bakalım, Mine," dedim kendi kendime. "Bu gece çok güzel geçecek."
Kapıdan çıktığımda, benimle aynı anda çıkan, hem komşum hem de hocam olan Kemal Hoca'yı gördüm. Kemal Hoca beni fark ettiğinde baştan sona süzmeye başladı. Ağzı açık kalmıştı resmen.
"Hocam, ne oldu?" diye sordum.
"Yok bir şey," diye cevap verdi kısa bir süre sonra.
İçimden, insan bir iltifat eder diye geçirdim. Ah, doğru ya, o bir öküzdü...
Ona hafif sinirle bakarak yanından geçtim. Ancak arkamdan seslenerek beni durdurdu.
"Mine Hemşire, aynı yere gidiyoruz. Gelin, beraber gidelim."
Aslında, "Hayır, ben kendim giderim," diyecektim. Ama açıkçası topuklu ayakkabıyla çok yol yürümek istemiyordum. Arabayla gitmeyi tercih ederdim. Bu yüzden başımı sallayarak onayladım.
Arabaya geldiğimizde kapıyı bile açmamıştı. Gerçekten şu erkeklerden asla hayır gelmiyor.
Kapıyı kendim açarak ön koltukta oturdum. Kemal Hoca gerçekten çok kaba biri. Bir insan iltifat bile etmez mi? O kadar mı çirkin olmuştum? Ama bu düşünceleri kendimden uzaklaştırdım. Ben kendim için süslenmiştim ve kim ne derse desin gayet güzeldim.
Yol boyu ikimiz de tek kelime etmedik. En son geleceğimiz yere ulaştığımızda aşağı indim. Arkamdan bana baktığını hissediyordum ama pek umursamıyordum. Artık bugünün tadını çıkarma kararı almıştım. Hatta her günün tadını çıkarmalıydım. Sonuçta ne zaman öleceğimi bilmiyorum.
Tüm enerjimi toplayarak içeri geçtim. Yalçın Hoca'nın hediyesini de vermem gerekiyordu.Ona güzel bir saat almıştım.Açıkcası önüme çıkan ilk saatti.
Partiye girdiğimde, Neslihan'ı kalabalık arasında hemen fark ettim. O, her zamanki gibi neşeli ve enerjikti. Gözleri, sürekli Yalçın Hoca'yı arıyordu.
Beraber bir masaya oturduk ve etrafımızdaki insanları izlemeye başladık. Müzik başlamıştı ve herkes dans ediyordu. Ben de içimden Kemal Hoca'nın bana dans teklif etmesini bekliyordum, ama o ortalarda yoktu.
Bir süre sonra Yalçın Hoca bize doğru geldi. Açıkcası onu pek önemsemiyordum.Gözlerim hala Kemal hocayı arıyordu. Neslihan, Yalçın Hoca'nın ona yaklaşmasını beklerken gözleri parlıyordu. Ancak, Yalçın Hoca tam yanımıza geldiğinde bana dönerek, "Mine, benimle dans eder misin?" diye sordu.
Şaşkınlıkla Neslihan'a baktım.Teklifi reddettiğimde Yalçın hoca ısrar etmeye başladı.Ama bu doğru muydu? Neslihan yüzündeki hayal kırıklığıyla bana baktı.
"Hey Mine neden dans etmiyorsun?Bu gün Yalçın'ın doğum günü onu kırmamalısın."
"Evet Mine hemşire.Bir az dans edelim.:Neslihan ve Yalçın Hoca'nın ısrarlarına dayanamadım.Mecbur olarak dansı kabul ettim.Yalçın Hoca'yla dans ederken, onun bana olan ilgisini hissediyordum. Ancak aklımın bir köşesinde hala Kemal Hoca vardı. Neden benden uzak durmaya çalışıyordu? Neden bu kadar umursamaz davranmıştı?
Dans ederken Yalçın Hoca'nın elini nazikçe belime doladığını hissettim. Bu hareket beni biraz tedirgin etti. Yalçın Hoca'nın güçlü ve kararlı duruşu, kendimi güvende hissetmemi sağlıyordu. Bir yandan onunla dans ederken, diğer yandan gözlerim istemsizce etrafı aradı. Sonunda Kemal Hoca'yı gördüm; kenarda durmuş, bizi izliyordu. Gözlerimiz bir an için buluştu ve onun bakışlarında derin bir hüzün ve pişmanlık gördüm. İçinde bir şeyler vardı, ama ne olduğunu tam olarak çözemedim.
Kemal Hoca'nın yüzündeki bu ifadeyi görünce içim burkuldu. O an, onun da bu geceye farklı duygularla geldiğini fark ettim. Belki de o da bana karşı bir şeyler hissediyordu, ama bunu ifade edememişti. Onun sessiz izleyişi, içinde sakladığı duyguların bir yansıması gibiydi. O an, keşke onunla konuşabilseydim ve aramızdaki bu sessizliği bozabilseydik, diye düşündüm.
Neslihan da bir köşede duruyordu. O da bizi izliyordu, ama onun yüzündeki ifade tamamen farklıydı. Yalçın Hoca'nın benimle dans etmesini kıskanmıştı. Gözlerindeki hayal kırıklığı ve üzüntü açıkça görülüyordu.Yaptığımın yanlış olduğunu düşünmeye başlamıştım. Neslihan Yalçın Hoca'dan hoşlanıyor olabilir miydi? Ama dans etmemi o istedi.
Yalçın Hoca'nın kolu belimde, müziğin ritmine uyum sağlarken, etrafımızdaki insanların farkına varmamaya çalıştım. O anın tadını çıkarmak istiyordum, ama içimdeki karmaşık duygular beni rahat bırakmıyordu. Kemal Hoca'nın hüzünlü bakışları, Neslihan'ın kırgınlığı ve Yalçın Hoca'nın bana olan ilgisi arasında sıkışmıştım. Ancak bu gece, her şeyden öte, kendim için burada olduğumu hatırlattım kendime.
Dans sona erdiğinde, Yalçın Hoca'nın gözlerinde memnuniyet vardı. Beni masaya geri götürdü ve "Teşekkür ederim, Mine," dedi. Ben de ona gülümseyerek karşılık verdim. Masaya döndüğümde Neslihan bana zoraki bir gülümseme ile baktı. "Dansın güzeldi," dedi kısaca. İçinde bir kırgınlık olduğunu biliyordum, ama bunu yapmamı söyleyen kendisiydi.
Kemal Hoca ise gece boyunca yanıma bile yaklaşmamıştı. Sadece uzaktan izliyordu. Bu durum beni giderek daha da sinirlendiriyordu. Masadan içkiler içmeye başladım ve ona bakarak içkilerimi hızla bitiriyordum. Artık Neslihan beni durdurmaya çalışıyordu, ama içimdeki öfke dinmek bilmiyordu. Sinirle konuşmaya başladım, "Neden böyle yapıyorsun Kemal hoca? Neden hiçbir şey yapmıyorsun?"
Neslihan sakinleşmem için çaba gösterirken, Kemal Hoca sessizce izlemeye devam ediyordu. Onun gözlerine bakarak masadakı her içkiden içmeye başladım. Bu sırada doğum günü olan Yalçın hoca benim sarhoş halimi farkedip bana yaklaştı.
"Mine hemşire iyi misin sen?"
Kemal hocanın bakışlarını farkettiğimde sarhoşluğun da bana verdiği cesaretle Yalçın hocaya aldığım hediyeyi ona uzattım.O hediyyeyi açmaya çalışırken elinden geri aldım.
"Ben...ben açarım." Zorla konuşuyordum.
Aldığım saati kutusundan çıkardım."Zaten siz de bu saatten en az 10 tane vardır.Ama kusura bakmayın elime bu geçti." diyerek kahkaha atmaya başladım.Nedense söylediklerime sadece ben gülüyordum.Ha birde beni uzaktan izleyen Kemal hoca. Söylediklerimi duyduğunu sanmıyordum. Belki de gülüşüme gülüyordu.
Ama ben saati Yalçın Hocanın koluna takmaya başladığımda Kemal hocanın yüzündeki gülümseme kaybolur.Sarhoş olduğum için gözüm bulanıklaşıyor,saati bir türlü takamıyordum. En son sabrım tükendiğinde durdum.Saati Yalçın Hocanın eline tutuşturdum.
"Siz...siz kendiniz takarsınız."
Ayakta duramayacak kadar sarhoştum.Ama Kemal hocanın bana baktığına emindim...çok içten bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın Nabzı
RomantikGümüşok Hastanesi'nde görev yapan enerji dolu Mine hemşire ile tecrübeli Kemal doktorun yolları, karakolda kesişir. İkisi de mesleklerine olan tutkularıyla tanınır: Mine, hastalarıyla samimi ve şefkat dolu bir bağ kurarken, Kemal ise tıbbın derinlik...