Gel bana-Mustafa Sandal
Ayakta duramayacak kadar sarhoştum ve bunu fark eden Yalçın Hoca hemen yanıma gelerek koluma girdi. Kendimi ona yaslarken, gözlerim Kemal Hoca'nın bize doğru yaklaştığını gördü. Yalçın Hoca, Neslihan'a dönerek, "Onu eve bıraksam iyi olacak. Yalnız gitmesin," dedi. Neslihan'ın yüzünde hüzün vardı, ama yine de başını sallayarak onayladı.
Kolumu çekmeye çalıştım, ancak Yalçın Hoca'nın tutuşu çok sıkıydı ve konuşacak durumda bile değildim. Tam bu sırada Kemal Hoca bize ulaştı. Bakışları sert ve kararlıydı. Hiçbir şey söylemeden, Yalçın Hoca'nın kolunu tutarak beni ondan çekip aldı.
"Yalçın, bırak ben ilgilenirim," dedi Kemal Hoca, kararlı bir sesle. Yalçın Hoca ise biraz şaşkın ama hala kararlı bir şekilde, "Hayır Kemal, Mine'yi ben bırakacağım. Onun güvenliğinden ben sorumluyum," diye karşılık verdi.O da kolumdan tuttu.İkisinin tam ortasındaydım.
Neslihan, kenardan olan biteni endişeyle izliyordu. Yalçın Hoca'ın bana olan ilgisini seziyordu ve bu durum içini acıtıyordu. Ama yine de sesini çıkaramıyordu.
Kemal Hoca, gözlerini Yalçın'dan ayırmadan, "Onu eve ben bırakacağım. Daha fazla tartışmak istemiyorum," diyerek Yalçın'ın elini kolumdan çekip almaya çalıştı.
İkisinin de beni sağa sola çekiştirmesinden bıkmıştım ve sonunda ikisinin de ellerini üstümden çektim.
"Ben... ben kendim giderim," dedim, bu cümleyi bile zorlukla kurmuştum. Gerçekten nasıl gidecektim ki?
Neslihan, gözlerindeki endişeyle, "Mine, bak benim işim olmasaydı seni ben bırakırdım, ama işim var. Lütfen ya Yalçın'la ya da Kemal Hoca'yla git," diye tavsiye verdi.
Ama ben ikisiyle de gitmek istemiyordum. Oradan uzaklaşmaya başladım. Topuklu ayakkabılar yüzünden ayaklarım ağrıyor, başım iyice dönmeye başlamıştı. Yağmurun başladığını fark edince, yağmurun altında deliler gibi dans etmeye başladım. Yağmur damlaları tenime vurdukça bir anlığına tüm sıkıntılarımı unutmuş gibiydim.
Ancak birden dengemi kaybedip yere düşecekken, Kemal Hoca hızla yanımda belirdi ve beni yakaladı. Sımsıkı tuttuğu kollarının arasında, güvenli ve korunmuş hissettim. Gözlerim bulanıklaşmıştı ama onun yüzündeki endişeyi ve kararlılığı görebiliyordum.
"Mine, lütfen sakin ol. Seni güvenli bir şekilde eve götüreceğim," dedi Kemal Hoca, yumuşak ama kararlı bir sesle. Islak saçlarım yüzüme yapışmıştı ve gözlerimden süzülen yaşlar yağmurla karışıyordu.
"Hayır," dedim, kenara çekilerek. Ayakta durmaya çalışıyordum. "Yağmur... yağmur çok güzel. Siz gidin, ben... ben gitmek istemiyorum."
Kemal Hoca, endişeli bir ses tonuyla, "Mine Hemşire, lütfen gelin benimle. Üşüteceksiniz yoksa," dedi.
Sarhoşluğun verdiği cesaretle elimi Kemal Hoca'ya uzattım. "Gelin, beraber dans edelim hocam. Yağmurun tadını çıkarmak istemez misiniz? YAŞAMAK ÇOK GÜZEL," dedim.
Kemal Hoca, enerjime ve teklifime şaşırmış gibiydi. Gözleri bir an için parladı, ama sonra ciddi bir ifadeyle bana baktı. "Mine, burada böyle kalmak doğru değil" dedi.
Elimi aşağı indirdim ve buruk bir gülümsemeyle, "Boşverin hocam. Belli ki siz dans etmek istemiyorsunuz. Zaten isteseniz, orada beni dansa kaldırırdınız, değil mi?" dedim.
Sarhoş olabilirim, ama bu laf sokmayacağım anlamına gelmezdi.
Kemal Hoca bana biraz daha yaklaştı, gözlerinde merak ve bir parça pişmanlıkla. "Sana dans teklif etmediğim için üzüldün mü?" diye sordu.
"Hayır," dedim, hafif bir meydan okuma ile.
"Sizin yerinize Yalçın Hoca'yla dans ettim."Kemal Hoca'ya biraz daha yaklaşıp, "Biliyor musunuz, çok güzel dans ediyor," dedim, onu kışkırtmaya çalışıyormuş gibi.
Kemal Hoca'nın gözlerinde bir an için bir kıvılcım parladı. Telefonundan rastgele bir şarkı açarak aniden kollarını belime sardı ve beni kendine doğru iyice yaklaştırdı. Aramızdaki mesafe tamamen kaybolmuştu.
Yağmur damlaları üzerimize düşerken, müziğin ritmine kapılarak dans etmeye başladık. Kemal Hoca'nın kolları arasında, tüm dünya bir an için durmuş gibiydi. Yağmurun serinliği ve müziğin huzuru içinde, kendimi tamamen onun kollarına bıraktım. Her adımda daha da yakınlaşıyor, bedenlerimiz müziğin ritmiyle uyum içinde hareket ediyordu.
Kemal Hoca, beni sıkıca tutarken, gözlerim onun gözlerine kilitlendi. "Mine hemşire çok güzel olmuşsun."
İltifat için biraz gecikmiş bile olsa ona bakarak gülümsedim.
Dans ettikçe, aramızdaki gerilim ve belirsizlik yerini rahatlamaya bıraktı. Yağmurun altında dans ederken, her şeyden uzaklaşıp sadece bu anın tadını çıkardık. Kemal Hoca'nın sıcaklığı ve yakınlığı, beni kendine çekiyor ve her anı daha da özel kılıyordu.
Müziğin son notaları çalarken, yağmur altında birlikte dans etmenin verdiği mutluluğu hissettim. Kemal Hoca, beni yavaşça kendine doğru çekti.
"Küçük hanım,eve gidelim mi artık?"Küçük hanım demesine şaşırsam da,başımı sallayarak onayladım. Bu anın büyüsü, içimde bir sıcaklık ve huzur bırakmıştı. Kemal Hoca'nın desteğiyle, arabaya doğru yürüdük. Arabaya bindiğimizde, sessizce yolculuğa başladık. Aslında çokta sessiz değildi.Deli gibi bağırarak şarkı söylüyordum.Ve o da beni izliyordu. Sarhoş olunca ayrı bir enerjim oluyordu.
Eve ulaştığımızda, Kemal Hoca arabadan inmeme yardım etti. Yağmurun altında, apartmana girmeden önce durup bana baktı. "Mine Hemşire, neden benimle dans etmediğim için, sana orada yaklaşmadığım için bu kadar öfkelendin?" diye sordu, gözlerinde hem merak hem de bir parça üzüntüyle.
Gülümseyerek ona doğru bir adım attım. Kemal Hoca'yı kendime doğru çekerken gözlerimiz buluştu. "Neden biliyor musun?" dedim, sesim fısıltı kadar yumuşaktı.
Ona daha da yaklaşıp, kalbimin hızla attığını hissederek konuşmaya devam ettim. "Çünkü... " dedim. Söyleyecek birşey bulamayınca gözlerine bakarak sustum.Ama sarhoş olmam beni cesaretlendirdi.
Kendimi daha fazla tutamadan, dudaklarımı onun dudaklarına bastırdım. Yağmur damlaları yüzlerimize düşerken, öpücüğün sıcaklığı içimizi ısıttı. Kemal Hoca'nın kolları beni daha sıkı sardı ve o an dünyada sadece ikimiz vardık. Yağmurun altında, tüm endişeler ve belirsizlikler kaybolmuştu.
![](https://img.wattpad.com/cover/363324680-288-k707315.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın Nabzı
RomanceGümüşok Hastanesi'nde görev yapan enerji dolu Mine hemşire ile tecrübeli Kemal doktorun yolları, karakolda kesişir. İkisi de mesleklerine olan tutkularıyla tanınır: Mine, hastalarıyla samimi ve şefkat dolu bir bağ kurarken, Kemal ise tıbbın derinlik...