Film Günü

36 4 10
                                    

Birbirimize iyi geceler diledikten sonra, evlerimize gitmek için apartmana girdik. Bu sırada üst komşum Aslan aşağı inmeye hazırlanıyordu. Beni ve Kemal Hoca'yı görünce durakladı, gözleri Kemal Hoca'da gezindi.

"Mine, merhaba. Nasılsın?" diye sordu Aslan, yüzünde her zamanki kendinden emin ifadeyle.
"İyiyim Aslan, sağ ol. Sen nasılsın?" dedim, biraz tedirgin bir şekilde.

Aslan'ın gözleri hâlâ Kemal Hoca'daydı. Kemal Hoca, bakışlarını fark edince ona doğru döndü ve sordu:
"Merhaba, bir sıkıntı mı var?"
Aslan hafif bir gülümsemeyle cevap verdi: "Yok, yeni komşu sizsiniz sanırım."
Kemal Hoca kaşlarını hafifçe kaldırarak cevapladı: "Pek yeni sayılmam. Üç aydır burada yaşıyorum."

Aslan, hâlâ gülümseyerek, elini uzattı: "Tanışma fırsatımız olmadı. Ben Aslan."
Kemal Hoca, önce bana baktı, sonra Aslan'ın elini sıktı: "Ben de Kemal. Kemal Demir."

Aslan, Kemal Hoca'yı baştan aşağı süzerken, aralarında anlam veremediğim bir gerginlik hissettim.
"Mine ile bayadır tanışıyorsunuz sanırım," dedi Aslan, gözlerini Kemal Hoca'dan ayırmadan.

"Aynı hastanede çalışıyoruz," diye yanıtladı Kemal Hoca, sakin ama biraz da koruyucu bir tavırla.

Aslan bana döndü, bakışları yumuşadı: "Mine, müsaitsen dışarı çıkalım mı? Eve yeni geldin, açsındır. Yemek yapmakla uğraşma."

Kemal Hoca, kaşlarını çatıp gözlerini kıstı, vereceğim cevabı bekliyordu.

Açıkçası gerçekten acıkmıştım ve saate baktım, oldukça geçti.
"Olur," dedim, içimde bir huzursuzluk. Aslan'ın yüzünde zafer dolu bir tebessüm belirdi, ama ben hemen Kemal Hoca'ya döndüm.
"Kemal Hocam, siz de gelin. Beraber yiyelim," dedim, içten bir davetle.

Kemal Hoca derin bir tebessümle onayladı: "Tabii, memnuniyetle."
Aslan'ın yüzündeki gülümseme bir anda kayboldu. Açıkçası sadece aç olduğum için bu teklifi kabul etmiştim ve Aslan'a tam olarak güvenmiyordum. Yalnız yemek fikri mantıklı gelmiyordu, neyse ki Kemal Hoca da bizimle gelecekti. Bu durum biraz olsun içimi rahatlattı.

Aslan, hafif bir sinirle gülümseyerek, "Pekâlâ, o zaman hep birlikte gidelim," dedi. Kemal Hoca ile birbirimize baktık, kısa bir an için birbirimizi anladık. Aslan'ın önderliğinde dışarı çıktık ve gecenin serin havasında, yol boyunca gergin bir sessizlik içinde yürüdük.

Restorana girdiğimizde, Aslan ve Kemal Hoca arasında gözle görülür bir gerginlik vardı. Aslan menüyü incelerken bana döndü ve sordu:

"Mine, son zamanlarda neler yapıyorsun? Beni hiç aramaz oldun."

Kemal Hoca hemen araya girdi, "Mine, işte çok meşgul. Hastanede yoğun çalışıyor ve başarılı bir hemşire olarak herkese yardımcı oluyor."

Aslan'ın bakışlarındaki kıskançlık hissediliyordu. "Mine'ye sormuştum aslında ama neyse. Evet, Mine her zaman çok çalışkan olmuştur. Ama insan dostlarına da vakit ayırmalı."

Durumu yumuşatmaya çalışarak, "Aslan, biliyorsun iş çok yoğun. Ama sizinle birlikte olmak da bana iyi geliyor," dedim.

Siparişlerimiz geldiğinde, Aslan bana özel olarak dikkat göstermeye başladı. "Mine, bu yemeği beğeneceğini düşündüm. Senin favorin olduğunu hatırlıyorum," diyerek bana bir tabak uzattı.

Kemal Hoca, Aslan'ın bu hareketine aldırmadan, "Mine, geçen hafta hastanede yeni bir proje başlattık. Senin de katkıların çok değerliydi. Gerçekten harika bir iş çıkardın," dedi.

Aslan'ın bu övgüden hoşlanmadığı belliydi. "Mine'nin yetenekli olduğunu biliyorum, ama sosyal hayatı da ihmal etmemeli. Mesela geçen gün bir sanat galerisinde harika bir sergi vardı, Mine. Keşke sen de orada olsaydın."

Aşkın NabzıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin