9.Bölüm: Şok Yaşatan Anlar ama Vazgeçmeyen Kalp

20 2 1
                                    

 "Tuttum resmini indirdim duvardan

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


"Tuttum resmini indirdim duvardan.
Duvar ağlamaya başladı."

Kalp kalbi hissederdi. Hele ki o kalp canının içiyse. Gözleri neden bu kadar dolu doluydu? Bir şey mi olmuştu? O da mı konsere gelmişti? Sırtımı Hayalet'in göğsünden ayırdım. Bakışları direkt olarak gözlerimdeydi. Şarkıyı duyuyordum ama net değil. Kulaklarım uğulduyordu. Aynı yerde durmak hataydı.

"Umay," Hayalet'in sesini işittim. Netti. Başımı ona çevirdim. "Nereye daldın öyle?" O bilmiyordu tabii. Nereden bilsin? Anlatmadım ki hiç ona. Oturup konuşacak bir zamanımız bile olmamıştı. Nasıl olsun? Kafamı hızla sağa sola salladım. "Hiçbir yere," diyebildim. Ama Nefes bana doğru yürümeye başladı. Gelemezdi. Gelmemeliydi. Beni unutmalıydı. Bende onu unutmalıydım.

Abla kardeş olamazdık ki biz.

Olabilir miydik?

Birbirimizin yaralarına merhem olabilir miydik?

Başarabilir miydik?

"O bize doğru gelen kadın kim?" Anıl'ın meraklı sesi kulaklarıma ulaştığında kardeşim demek istedim ama dudaklarım birbirine yapışmış gibiydi. "Baya iyiymiş." Emre'ye en ters ifadem ile baktım. Boğazını temizledi. "Şakaydı." Güzel kızdı, Nefes. Uzun boyluydu. Zayıftı. Elmacık kemikleri belirgindi. Güzel bir burnu, göz alıcı dudakları vardı. Bana benzemiyordu ama bakışlarımız birbirini andırıyordu.

Tam olarak dibimde durduğunda elektrik yemişim gibi irkildim. "Abla," dediğinde derin bir nefes aldım. Herkesin içinde olmazdı. Herkes şaşkınlıkla birbirine baktı. Hayalet'e baktım. Hiç de şaşırmış gibi durmuyordu. Biliyormuş gibiydi. "Bir kardeşi mi varmış?" Emre'nin sorusuna Anıl'da katıldı. Ceyda ve Parla'da şaşkındı. "Nefes." Dedim ona uyarıcı bir sesle. "Biraz konuşabilir miyiz?"

Zordu. Ama bir karar vermem gerekiyordu. Önden ilerlemeye başladığımda ardımdan beni takip etmeye başladı. İnsanlardan uzaklaştığımızda müzik sesi daha az geliyordu. "Konuş." Dediğimde gözleri dolu doluydu. "Neden bana hiç kardeşinmişim gibi hissettirmiyorsun? Neden bana ablalık yapmıyorsun? Neden beni yok sayıyorsun? Amacın kendinle beraber bana da mı acı çektirmek? Derdin buysa, bende çok acı çekiyorum, tamam mı? En az senin kadar çok acı çekiyorum."

Delirmiş gibi söylediği cümlelerle içim burkuldu. "Yapamam." Diye fısıldadım. "Neyi yapamazsın!" Sıkıntılı bir nefes verdim. Nefes almak bile acı veriyordu. "Bana biraz zaman vermem lazım. Hiçbir şey olmamış gibi tutup seni bağrıma basamam. Bunu içimdeki küçük kız çocuğuna yapamam."

"İyi de neden?" dedi. "Ben sana ne yaptım?"

"Sen yapmadın." Dedim tok bir sesle. "Babamız olacak adam yaptı."

"Sana değil de yanında bana baktıkları için mi? Sebep bu mu?" Başımı salladım yavaşça. "Benim onlar üzerinde şu yerdeki çöp kadar değerim yokmuş demek ki, sana yakından bakıp bana uzaktan bile bakmadıklarına göre."

"Babamın yanında kalmam. Beni affedeceksen eğer bunu yaparım, abla. Ben sana bir şey yapmadım. Bana seni çok sonra söylediler. Yanına gelmek istedim ama engel oldu." Kaşlarım çatıldı. "Engel oldu derken?" Bakışlarını ayak uçlarına indirdi. "Annem beni doğurduktan sonra ölmüş." Dediğinde kalbimin parçalara ayrıldığını hissettim. "Yani anlayacağın ben annemi hiç görmedim. Hani diyorsun ya, bana onunla olan anılarını anlatıp acı mı çektireceksin diye? O gün o isteğimi kendim için istedim. Çünkü ben annemi hiç görmedim. Boynuna bir kez sarılamadım. Kokusunu doya doya içime çekip, onu öpemedim. Sen benim en büyük hayalimi gerçekleştirmişsin, Umay."

"Nefes," Bana doğru bir adım attı. "Annemin kokusunu bilmiyorum ama anımsıyorum. Ve sen tıpkı annemiz gibi kokuyorsun. Lütfen Umay," dedi acı dolu bir fısıltıyla. "Yalvarırım sana sarılmama izin ver." Gözlerimin yandığını hissettim. Bakışlarım yan tarafıma düştüğünde bizi dikkatle izleyen Hayalet'i gördüm. Gözlerini iki kez art arda kırptı. Ne konuştuğumuzu biliyor gibi bakıyordu. Sessiz bir cümlesi vardı. Yap, Umay. Nefes'i kolundan tutup kendime çektim ve sıkıca sarıldım.

Küçük Umay'ın iyileştiğini hissettim.

İçimdeki çocuk sevinmişti.

Abla kardeş kavuşmuştu.

Nefes bana sıkıca sarılırken kokumu içine çekti. Hiç bırakmamak ister gibi sarılıyordu. Ağlama seslerini duyduğumda gözlerimden akan yaşlara engel olamadım. "Annem gibisin, Umay. Tıpkı onun gibisin. Ne eksik, ne de fazla." Saçlarımı öptü. O bana annemin emanetiydi. Ve bana da emanetine sahip çıkmak düşüyordu. "Seni affedemiyorum," dedim yavaşça. Bedeninin kaskatı olduğunu hissettim. "Çünkü sana kızgın değilim. Ve hayır dargın da değilim. Küsmediğim birini affedemem, Nefes. Geç oldu ama iyi ki geldin." Güldüğünü hissettim veya bana mı öyle geldi bilmiyorum. Ama kısa bir süre sonra bunu doğrulamak ister gibi kahkahası ulaştı kulaklarıma.

"Ablam." Dedi içtenlikle. "Canım ablam."

"Annemin bana kalan son emanetisin, Nefes." Dedim. "En kıymetlimsin."

Hoş geldin, Nefes Güneri.

İyi ki geldin.

Ve biz iki kardeş o gece doyasıya kadar sarıldık. Birbirimizi hiç bırakmadık çünkü bir daha bırakmak gibi bir düşünce aklımızın ucundan bile geçmedi.

HARABE KALPLER VE İNCİ TANESİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin