"Elbette seni inciteceğim.
Elbette beni inciteceksin.
Elbette acı çekeceğiz.
Ama bu varoluşun mutlak koşuludur.
Bahar olmak, kışın riskini kabul etmek demektir.
Var olmak, var olmama riskini kabul etmektir."Gözlerimi birkaç kez kırpıştırdım. Kulaklarım doğru mu duymuştu? Bana adını söylemişti. Dudaklarında güzel bir gülüş oluştu. Bakılmaya fazlası ile değer bir manzaraydı benim için. "Türker." Diye fısıldadım. "Güzel isim."
Dudaklarını birbirine bastırdı. "Adımı sevmiyorum ama sen söyleyince kulağa o kadar da kötü gelmiyor." Dedi ve devam etti. "Sen adımı söyledin ya adımı daha çok seviyorum." Dudaklarımda buruk bir tebessüm belirdi. "Annenle kavuşmana gerçekten çok sevindim. Ona ne kadar ihtiyacının olduğu gözlerinden belli oluyor. Evet belki diğerleri görmüyor olabilir ama ben görüyorum. Ben senin gözlerinde içini görüyorum Türker."
"Adımı bir kez daha söylesene," Kaşlarımı çattım. "Neden böyle bir şey istiyorsun?" Diğer askerler yavaş yavaş arabaya doğru gelmeye başlamıştı. "Dünya duruyor ve sadece biz kalıyoruz. Ben hep seninle kalmak istiyorum Umay."
"Türker bu söylediğin şeyler-" Kafasını salladı yavaşça. "Ne anlama geldiğini yakında anlayacaksın ve öğrendiğinde de benden asla uzaklaşmana izin vermeyeceğim. Ne yaparsan yap Umay, benden bir adım öteye gidemeyeceksin."
Kalbimde bir hareketlenme hissettim. Hızlı hızlı atıyordu. Yerinden çıkacakmış gibi. Hiç durmayacakmış gibi. Onun istediği gibi. "Yarın hastanede olmam gerekiyor. Beni oraya bırakabilir misiniz geçerken? Götüremeyiz derseniz de anlarım. Yakınlarda bir yerde ineyim taksiyle giderim." Sanki ona gece vakti güneş açacağını söylemişim gibi gözleri kısıldı. "Hastaneye veya evine gitmeyeceksin Umay." Dedi kesin bir ses tonuyla. Ellerimi ceketimin cebine soktum. "O da ne demek?"
"Şu an sana söyleceğim şeyi hiç itiraz etmeden kabul etmeni istiyorum." Gözlerimin içine kararlı bir ifade ile bakıyordu. "Nedir?" Nedense söyleyeceği şey her ne ise hiç hoşuma gitmeyecekmiş gibi hissediyordum. "Annemle beraber size güvenli bir ev ayarlayacağım. Korunaklı olacak. Ortalık düzelene kadar, ben o şerefsizi bulana kadar orada kalmanı istiyorum."
Tam ağzımı açacaktım ki sözleri cümlemi bıçak gibi kesti. "Umay, lütfen." Hemen kabul edeceğimi sanıyorsa yanılıyordu. "Bak, anneni istediğin kadar korunaklı bir eve yerleştir buna tamamım. Ama neden beni de korumak istiyorsun?"
"Çünkü o adam seni de tanıyor ve yanımda olduğunu biliyor. Bir şey olduğunda en yakınımdaki kişi olarak sana zarar vermekten asla çekinmeyecektir buna eminim. Annemle beraber seni de korumak istiyorum çünkü ben hayatımdaki birini hiç bu kadar korumak istememiştim Umay. Herkesten her şeyden korumak istiyorum seni. Benim için kıymetlisin Umay. Hem de çok. Duymak istediklerin ne bilmiyorum ama bu dediğime inan ve teklifimi kabul et. Birkaç güne halledeceğim zaten." Kıymetlimsin Umay. Bu cümlesi kafamda dolanıp durdu. Derin bir nefes alıp yavaşça verdim. Beni çok fena zorluyordu. Her anlamda. Hem kafamı hem de kalbimi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HARABE KALPLER VE İNCİ TANESİ
Teen Fiction"Hayalet," dedim. Hayalet. Hayalet. Hayalet. "Ben senin arkandan ağlarım, çok ağlarım. Kurşunların önüne düşünmeden atlama. Çünkü arkanda ağlayacak olan ben varım."