20. Bölüm

44 5 5
                                    

HEPİNİZE MERHABALAAARRRRR. Yeni bölümle karşınızdayımmmm. bugün aşırı uzatmayacağım  bu yazı kısmını sadece şunu söylemek istiyorum kiii dylan obrien için yazmaya başladığım fanficitonın ilk bölümü yayındaaaa. Ona da bir göz atarsanız çok sevinirimm. Herneyse ben gidiyorum ve sizi de bölümle bırakıyorummm.

Başımdaki ağrıyla gözümü aydınlığa açarken gözlerim kısılmıştı ve birkaç saniye gözümün ışığa alışması için o şekilde bakmak zorunda kalmıştım. Yavaş yavaş gözlerimi açarken etrafıma bakmamla bir bodrumda olduğumu anlamıştım. Kafamın arkasında kendini gösteren acıyla yüzüm buruşurken elimle tutmak istemiştim fakat ellerimin bağlı olduğunu ancak o zaman anlamıştım.

Ayaklarıma baktığımda onların da bağlı olduğunu görmemle sessiz bir küfür savurdum ve sıkıntıyla kafamı geriye atıp borulara yasladım. Bayılmadan önce en son ne olduğunu hatırlamaya çalışıyordum fakat bu benim için o kadar zordu ki. Resmen kafama yediğim o darbeyle hafızam silinmişti. Fakat neyse ki stilesı ve diğerlerini hatırlıyordum.

Nerede olduğumu çözmek istercesine bakışlarım etrafta gezinirken ayak sesi duymamla hemen oraya doğru yöneldi. Kapısı olmayan boşluğa doğru bakarken birinin buraya doğru gelmekte olduğunu gördüm ve bu biri büyük ihtimalle dün gece kafama vurup beni bayıltan, kaçırıp da buraya getiren kişiydi. Filmlerde kaçırılan insanların en sinir olduğum hareketi olan çırpınıp bağırıp çağırmak yerine sakince durdum ve onun gelmesini bekledim.

Çünkü biliyordum ki çırpınıp beni çözmesini istersem sadece enerjimi boşa harcamış olacaktım. Ne yani ben beni bırak diyecektim ve o da 'tabi ki hanımefendi hemen bırakıyorum sizi' mi diyecekti.

Aklıma gelen bu düşünceyle sinirim bozulmuştu ve kendimi gülerken bulmuştum. Bu yerde durduğum sürece zaten delireceğimi biliyordum fakat bu kadar kısa sürede olmasını asla tahmin etmiyordum. Beni kaçıran kişinin yüzü görüş açıma girerken gülüşüm kesilmiş ve şaşkınca ona bakmaya başlamıştım.

Yani bu kadar genç ve yakışıklı biri tarafından kaçırıldığımı asla düşünmemiştim. Ve şimdi de bu düşüncelerimden dolayı kendimden nefret ettim çünkü şuan yakışıklı diye düşündüğüm çocuk beni kaçırmıştı. Ayrıca sadece kaçırmamış da olabilirdi sonuçta burada bana ne yapacağını bilemiyordum. Bu düşünceyle gerilirken çocuğun gülerek bana bakmasını izliyordum. Bu halleri daha da sinirimi bozarken kaşlarımı çatmış onu izliyordum.

"Günaydın prenses, sonunda uyanabilmişsin bakıyorum. Dün geceden beri uyanmanı bekliyorum o kadar endişelendim ki sana bir şey oldu diye."

Cümlesini bitirmesiyle bütün bodrumda yankılanan bir kahkaha atmıştı. Daha sonra da bana yaklaştı ve tam önümde çöküp başlarımızı hizaladı.

"Eminim ki stiles ve Scott da çok üzülmüştür ve endişelenmiştir bu duruma."

Onların adını duymamla çatılmış kaşlarım gevşerken yerimde dikleşmiş ve bu sefer de sorgular bakışlarımı göndermeye başlamıştım. Bu çocuk kimdi, benden ne istiyordu ve stilesları nereden tanıyordu? Kafamdaki soru işaretlerine yenisini eklenirken tükürürcesine konuşmuştum.

"Sen kimsin, stiles ve scottı nerden tanıyorsun?"

Başını iki yana sallarken cıklamış ve çömdüğü yerden kalkmıştı.

"Beni tanımıyor olmana o kadar üzüldüm ki şuan. Yani stiles ve scottın sana çoktan beni anlattıklarını düşünmüştüm. Sonuçta günlerdir benden şüpheleniyor ve gözlerini üstümden bir an olsun ayırmıyorlardı. Nasıl oldu da benim gibi bir tehlikeyi sana anlatmadılar merak ediyorum açıkçası. Her neyse prenses bunlar artık geride kaldı değil mi? Sonuçta zamanı geriye alıp olacakları değiştiremezler."

Karşımda şuan nasıl bir kişi olduğunu anlayabilmiş değildim. O kadar saçma sapan konuşuyordu ki cümlelerinin konumuzla ne alakası olduğunu sorguluyordum. O ise beynimden geçen düşünceleri anlamışçasına bana salakmışım gibi bakmaya başlamıştı.

"Önceden stiles ve scottın olduğu okuldaydım ben. O zamanlarda sevmezdim ikisini. Hoş onların da benimle aynı duygular içerisinde olduğunu o kadar iyi biliyordum ki. O zamanlarda kimde beni sevmiyordu çünkü. Bütün çocuklar garip olduğumu düşünüp benden uzaklaşıyordu. Senin o çok değerli kuzenin ve biricik sevgilin de o çocuklardan biriydi. Onlar da diğerleri gibi benden çekinmiş ve benden uzaklaşmıştı. Ayrıca o kadar eminim ki benimle takıldıkları için başkalarının kendilerini dışlamasından korktukları için de yapıyorlardı. Ben theo prenses, herkesin dışladığı o çocuk."

Az önce adının theo olduğunu öğrendiğim psikopata korkuyla bakarken bu kadar şeyi kafasında kurgulayabilmesine o kadar şaşırmıştım ki. Çünkü benim tanıdığım o küçük stiles ve Scott bunları yapacak çocuklar değillerdi ve hiçbir zaman da olmamışlardı. Bu yüzden söylediği hiçbir şeye inanmamış bir şekilde ona bakıyordum. Karşımda kesinlikle bir şizofren vardı ve başım büyük bir dertteydi.

"Hadi ama prenses sana bir şey yapacak halim yok ki. Yani en azından şimdilik. Benim asıl derdim Scott ile. Fakat eğer Scott istediğimi vermezse o zaman sana yapacaklarıma kimse karışamayacak ve kimse beni durduramayacak. Umarım bu duruma üzülmezsin, yani evet tabi ki senin hiçbir suçun yok ve beni bu yüzden istediğin kadar suçlayabilirsin ama bu benim de suçum değil ki. Bu her şeyin sorumlusu olan kuzeninin suçu. Yine de sana bir zarar verirsem gerçekten çok üzüleceğim çünkü canını acıtmak istemeyeceğim kadar fazla güzelsin. O yüzden umalım da kuzenin bana istediğimi versin ve ben de senin canını yakmak zorunda kalmayayım."

Ellerini çeneme oradan da yanağıma değdirirken başımı iki yana sallayarak elini çektirmeye çalışıyordum. Bu hareketime sinirlenmiş olmalı ki sertçe çenemden tuttu ve beni kendine bakmaya zorladı.

"Çok tehlikeli şeyler yapıyorsun melanie lütfen yapma. Dediğim gibi sana zarar vermek istemiyorum fakat sınırlarımı çok fazla zorlama."

Resmen tıslayarak dişlerinin arasından açık açık beni tehdit ederken korkuyla titriyordum. Ağladığımı ancak gözümden akan tuzlu yaşın tadıyla anlamıştım.

Elini çenemden çekip de yanaklarımdaki gözyaşlarını silerken sanki bu içinde bulunduğumuz durum çok normalmiş de biz iki insan olarak romantik bir an yaşıyormuşuz gibi davranıyordu. Sonunda kendimde ufacık bir konuşma cesareti bulurken sesim titreye titreye zorla kouştum.

"Sen..., scottdan ne, ne istiyorsun ki?"

Sonunda zaafına değinmişim gibi gülmüş ve gözlerini dudaklarımdan ayırmadan konuşmuştu.

"Alfalık. Scottan istediğim şey alfalığı prenses."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 30 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Call İt What You Want(stiles stilinski fanfic)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin