18.Bölüm

51 8 8
                                    

SELAMLARRR.Yeni bölüme hoşgeldinizzz.Artık seri bölümlere başlıyoruzz.Ve şunu demek istiyorum ki her ne kadar bu kitabın finali şuanlık yakın olmasa da illaki bir gün final olacak.Bu yüzden sizlere şunu danışmak istiyorum:Benden yazmamı istediğiniz herhangi bir kurgusal karakter veya ünlü var mı?Veya kendi yazacağım fanfiction olmayan bunun gibi bir gençlik kitabını yazsam okur musunuz?Önerilere çok açığım bu yüzden fikirlerinizi yorumlarda belirtirseniz çok memnun olurum.Kitap yazmayı özellikle de siz güzel okurlarıma yazıp dönüt almayı çok seviyorum bu yüzden yazmaya devam etmeyi çok isterim.Çok uzattım biliyorum bu yüzden sizlere iyi okumalar diyip kaçıyorumm.

Bölüm şarkısı: Dark red-Steve lacy

stilesların konuştuğu adının derek olduğunu öğrendiğim çoçuktan da hiçbir şey öğrenemeyince omuzlarımı düşürüp stilesın seslenişlerine kulak asmadan allisonın arkasından ilerledim.Anlaşılan ne karıştırdıklarını öğrenemeyecektim ve fark etmiştim ki artık öğrenmek de istemiyordum.Hani derler ya çok naz aşık usandırır diye,heh işte aynısı olmuştu.Artık sormaktan vazgeçmiştim.Kendi işlerime odaklanacaktım.Onlarda bu "çok gizemli" işlerini yapmaya devam edebilirlerdi.

Allison beni eve bırakırken içeri girmesi için ısrar etmiştim ama scott ile yapamadıkları ödevi yapacağını söyleyip eve gitmişti.Ben de şimdi mutfağa girmiş hıncımı çıkarırcasına kek karışımını çırpıyordum.Biz kızların özelliği buydu,cinayet işlemek yanlış olduğu için bir şeyler pişirirdik.Kurabiyeyi fırından çıkarırken keki vermiştim.Kurabiyelerime gururla bakarken arka planda tezgahın üstündeki dağınıklıkla hiç ilgilenmek istemiyordum.Bir şeyler pişirmekle alakalı nefret ettiğim tek şey buydu işte ortalığı toplamak.

Yine de ben dağıttığım için toplamak zorundaydım bu yüzden sevdiğim bütün şarkılardan oluşan playlisti açmıştım.İlk şarkı tam da beni havaya sokmuş ve kendimi 60lardaki bir garson gibi hayal ederek işe başlamıştım.

"when i was a waitress wearing a white dress"[lana del rey-white dress]

Kulaklıklarımı takmış bir şekilde kendime vakit ayırırken rahatımı bozan şey scott ve stilesın odaya dalmasıydı.Göz ucuyla şöyle bir bakmış daha sonra da umursamaz bir şekilde tekrar gözümü kapatıp şarkıya eşlik etmeye devam etmiştim.Bir dakika bile geçmeden ayak ucumda ve başımda bir ağırlık olmasıyla yatağa oturduklarını anlamıştım.Hemen ardından da kulaklığım çıkmış ve stilesın sesi kulaklarımı doldurmuştu.

"Melanie,konuşmak istemediğini biliyorum.Zaten konuşmana da gerek yok buraya sadece kendimizi açıklamaya geldik.O yüzden senden tek isteğim bizi dinlemen."

Bir kaç saniye benden itiraz etmemi beklemiş ses gelmeyince konuşmaya devam etmişti.

"Şimdi öncelikle bize sana söylemediğimiz için kızgın olduğunu biliyorum.Söylemememizin sebebi de bizim de bilmememiz.Bir şeyler duyduk ve bir şeyler olduğunu düşünüyoruz ama kesin değil.Bunların doğruluğunu bilmiyoruz ve şuanda bunu kesinleştirmeye çalışıyoruz.Hiç bir şey kesinleşmeden sana bir şey söyleyemeyiz çünkü hala eksik parçalar var.Bu yüzden anlatması çok zor olur.Lütfen bizi anla,zaten her şey kesinleşince hem sana hem de allisona söyleyeceğiz.Söylemek de zorundayız çünkü bunu tek başımıza çözmemize imkan yok.Size ihtiyacımız var.Şuan da öyle sizin yanımızda olmanıza,bunu yaparak bize destek olmanıza ihtiyacımız var.Sana ihtiyacım var mel..."

Yatakta doğrulur pozisyona geldim stiles cümlesini bitirir bitirmez.Gözlerinin içine bakmaya ihtiyacım vardı.Yalan söyleyip söylemediğini anlamak için gözlerine bakmam lazımdı çünkü gözler yalan söylemezdi.Hele stilesınkiler asla.Gözlerinde tamamen samimiyet görmemle yumuşamış ve stiles sarılmıştım.

"Tamam sizin dediğiniz gibi olsun.Siz çözene kadar sabırla bekleyeceğim bu süreçte de dediğin gibi yanınızda olacağım."

Stiestan ayrılmış scotta sarılırken cümleme devam ettim.

"Ama biliyorsunuz ki bunları allisona da anlatmanız gerekiyor.O da çok üzüldü ve içerledi.İkiniz de hem de.Bu yüzden stilesı da yanında götür scott."

Scottan ayrılmış ve stilesı göstermiştim.Stiles şüpheyle kıstığı gözlerini bana dikmişken işaret parmağını da tehdit eder gibi bana doğru sallamıştı.

"Sen beni başından mı savmaya çalışıyorsun yoksa?"

Neredeyse gözüme soktuğu elini itelerken gülerek konuşmuştum.

"Nerden bildin?"

Cevabıma şakacıktan alınmış gibi yapıp gülmüş ve biraz daha oyalandıktan sonra Allisonın yanına gitmişlerdi.Onlar gideli yarım saat olurken sıkıntıdan odamda ölüyordum.Keşke tekliflerini reddetmeyip ben de onlarla gitseydim diye düşünmeden edemedim.

Oflayıp yataktan kalkarken yürüyüşe çıkmaya karar vermiştim.Hava oldukça karamış ve saat ilerlemişti ama zaten bizim çevreden ayrılmayacaktım.Ayrıca şarjım da 89daydı,tehlikede hissedersem stilesı arayabilirdim.Üstümde zaten eşofmanım olduğu için değiştirmemiştim kulaklığımı takıp evden çıkmıştım.Hafif tempoyla kaldırımda koşuyor bir yandan da kulaklarımda çalan şarkıya klip çekiyormuş gibi hayal kuruyordum.

Bu şekilde kendimi kaptırıp ilerlerken arkamdan koşarak gelen köpeği ancak fark etmiş,fark etmemle avazım çıktığı kadar bağırarak koşmaya başlamıştım.Nereye gittiğimi bilmeden öylece koşarken sağ sapaktan sapmış daha sonra da hemen sonra gördüğüm sol taraftan sokağa girmiştim.Arkama baktığımda köpeği atlattığımı görmemle durdum ve duvara yaslanarak soluklandım.Bir kaç dakikalık soluklanmanın ardından daha fazla başıma iş açmadan eve gitmeye karar verdim.Duvardan kalkmış da giderken bu kararıma engel olan şey arkamdan kafama indirilen darbe ve yere yığılmamdı.En son hatırladığım şey karanlıktı.Zifiri karanlık...


Call İt What You Want(stiles stilinski fanfic)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin