...
_________________
Herkes fazlasıyla sevmiş, ben eksikleriyle de sevdim oysa.
Özdemir Asaf.
_________________İstediğim tek şey, karşımdaki adamın gerçekten Atay olmasıydı. Yoksa adım deliye çıkardı. Onun burada olmasını ilk defa istemiştim. Eğer gerçekten o'ysa, neden yıllar sonra karşımdaydı? Neden buradaydı? "Atay?.."
🌊
Bu söylediklerim belki ağırdı ama onun yüzünde bir duygu göremiyordum. İfadesizdi. Bu ifadesizlik benim de canımı yakıyordu. Beni deli sanıp red mi edecekti? Tanısa ne yapardı acaba? Bu tanımış halı miydi?
Uzun bir sessizlik olmuştu etrafta. O sadece beni, ben de sadece onu izledim. İlk defa bu kadar yakıcı siyah irisler görüyordum. Gerçek olamazdı. Olmamalıydı.
Bu döngüden ilk çıkan o oldu. Salonce geriledi ve kafasını benden uzağa çevirdi. Boğazını temizledi, çenesinin kasıldığını görebiliyordum. "Atay falan değilim ben. Birisiyle karıştırdınız her halde. "
"Ama-" diyecek oldum lakin fırsat vermedi.
"Değilim dedim. Atay her kimse tanımıyorum."
Değil miydi? Gerçekten o değil miydi? Ama iz vardı yüzünde? Benim tanıdığım bir tek onun vardı yüzünde böyle bir leke. Gözleri de aynıydı. O'ydu. Yanılmış olamazdım. Tanımadığım bir adama rezil olamazdım. "Ama iz var! Gözünün altında iz var!"
"O iz herkeste olabilir. Atay denen adam her kimse, iz bir tek onda yokmuş demek ki." Kafasını ya sabır der gibi sağa eğdi. "Deli midir nedir.."
Arkasından konuşmama izin vermeden bahçeden çıktı. O kadar hızlı yürümüştü ki onu yakalamaya fırsatım bile olmamıştı.
Madem o değildi, neden o kadar benziyordu ona? Hiç olmadığım kadar emindim onun Atay olduğundan. Burada ne işi vardı, ne yapıyordu bilmiyordum ama o Atay'dı.
Belki de sadece yanılmıştım.
Yüzümde belirgin bir hayal kırıklığı vardı. Bu hayal kırıklığının içine utanç da karışmış olmalı ki yanaklarım kızarmıştı. Nefret ediyordum böylesine rezil olmaktan. Ama benim suçum değildi ki? Atay'a fazlasıyla benzeyen o değil miydi?
Daha fazla kafa yormadım bunun üzerine. En azından şimdilik önceliğim olmayacaktı. Belki bir daha hiç görmezdim o adamı? Temennim görmemekten yanaydı.
Düşüncelerden sıyrılıp görüşüme çeki düzen verdim. Hızla topuklamaya başladım eve doğru. Yapacak işlerim vardı.
Yolda hızla yürüyordum. Saçlarımın sağa sola savrulmasına dikkat etmedim. Sadece yürüdüm işte. Hatta inat değil mi? Topuklularımı daha da yere vurarak devam ettim. Sinirimi çıkaracağım yer zemin olmamalıydı ama ben de sadece böyle dizginliyordum kendimi.
Ve işin kötü yanı, aynı yerdeydik! Atay'a benzettiğim o adamla aynı yöne yürüyorduk. Onun arkasında kalmıştım. Kalmamalıydım. Zaten hızlı olan adımlarımı hızlandırıp onun önüne geçtim. Topuklarımı daha da sert geçirdim zemine.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEVRİM
General Fiction...Her zerresi buram buram barut kokan bir asker duygusuzdur, gönlüne vatan sevdasından başka hiçbir sevdanın sığamayacağını düşünür. Eğitim aşkıyla yanıp tutuşan genç ve masum bir anasınıfı öğretmeni ise o askerin gönlünde koca bir devrimi gerçekl...