-5- "Uzaklık göreceli."

215 108 42
                                    

Dikkat bu bölüm fazla duygusallık (?) içerir! ! ahajshaja😭

...

_______________

Ben gülüşüne öldüm, o ölüşüme güldü. Farklıydık işte.

Özdemir Asaf.
_______________

🌊

"Ne aldın ki bu kadar utanacak?" Dedim bakışlarım ona dönerken. Atay ve heybetli bedeni sandalyeye yayılmıştı, elinde tuttuğu bardağı tekte bitirmişti. Yenisini bekler gibiydi.

"Paketleri açınca görürsün." Dedi kısaca. Ama benim içim meraktan çatlıyordu. Bayılacaktım şurada mesela..

🌊

Masayı toplamak için mutfağa geçmiştim. Tek başımaydım ve nefes aldıkça kendi alkol kokumdan iğreniyordum. Bahçeden şen şakrak kahkaha sesleri yükselmeye devam ediyordu. Herkes ayıktı, bu aile yapısına uygun bir eğlenceydi. Eğer ortamda kahkahalar varsa sohbetin tadındandı. Bu kahkahaları duyunca yüzümde minik bir gülümseme oluştu.

İçi boş olan tabakları kapağı açık olan bulaşık makinesine yerleştirdim. Bir kaç ayar yapıp kapağı kapadım. Tabakların temizlenmesi için çalıştırdım makineyi.

Tam geri bahçeye dönecekken içimdeki o daralma duygusu yine ağır bastı. Üzerimdeki alkol kokusundan yine iğrendim. Bu yüzden mutfağa geri dönüp , tezgaha sırtımı yasladım. Beni daha çok daraltan açık saçlarımı toplamak için bileğimdeki tokayı alıp ensemde basit , dağınık bir topuz yaptım saçlarımı. Perçemlerimin yüzüme düşmesine izin verdim.

Kendime çeki düzen vermek için kot pantolonumun kemerini sıkılaştırdım , kırmızı ve turuncu çizgili kazağımı çekiştirdim. Ayağımdaki o muazzam yeşil ev terliklerine ters bir bakış attım.

Derin bir nefes verip bahçeye çıkan kapıya doğru yürümeye başladım. Adımlarım hızlandı , dört duvarın arasında kalmam alkol kokusundan daha çok midemin bulanmasını sağlıyordu.

Tam o sırada kapının girişinde heybetli bir gölge gördüm. Bahçedekilerden birisi girmişti içeri. Net bir görüntü göremesem de o kişinin Atay olduğumu anladım. Çünkü alkolün kokusu bile Muğla'ya karışan barut kokusunu bastıramamıştı.

"Atay?" Diye mırıldandım onun tersi yönüne yürürken. Aramızda üç dört adım ya vardı ya yoktu. O ise ayakkabılarını çıkarmakla meşguldü. Acelesi varmış gibi gözüküyordu.

"Devrim, lavabo nerede?"

Birden aldığım soruyla dona kaldım. "Ne?"

"Lavabo diyorum."

Söylemeyip burada kıvranmasını izleseydim? Saçmalama Devrim! Adamın tuvaleti gelmiş.

Ayakkabılarını bir kenara bırakıp ilerledi. Aramızdaki mesafeyi kapadı. Az önce üç adım diye bahsettiğim mesafe, bir adıma düşmüştü. Cevap vermeden önce kendilerini bir inceledim. Kollarını sıkan beyaz bir polo yaka gömlek ve gri bir eşofman. Güzel kombin.. de, kombini taşıyan da güzel?

Gülümsedim kafamı kaldırıp gözlerine bakarken. Elimle arka tarafı işaret ettim. "Sağ tarafta, lavabo."

"Siktir et lavaboyu." Sanki sürekli bu eve geliyormuş gibi bir rahatlıkla yürümeye başladı. Salonu buldu adımları. Ben de arkasından yürüdüm. Ev normalde kapalı olduğundan ışık da kapalıydı. O bunu umursamadı , ilerledi. Ama ben arkasından yürürken ışığı da açmayı ihmal etmedim.

DEVRİM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin