10: "Kâhküllerim. Sanki yakılmamış gibi..."

19 1 0
                                    

10: “Kâhküllerim. Sanki yakılmamış gibi…”

GÜZ KARAYEL

“Kerem!” diye seslenen tanımadığım bir kadın sesi daha odaya geldi. Hadi ama! Ne zaman bitecek bu çilekeş? Hı? Ne zaman bitecekti a be dostlar?.. Ayakta durmaktan yemin ediyorum ki gına geldi. 

Kerem, “Neğğ!” Ulan, tam bir ergen! Onunla aynı sınıfta olduğuma şaşırıyorum şahsen. “Babam seni çağrıyo!” Bu da az ergen değilmiş. İnsanların ses ve ses tonundan ergen olup olmadığını anlayabiliyordum. Mesela ikisinin de sesi hem iğrenç hemde yüksekti. Dam başındaymışız gibi eşek gibi anırıyordular. Oysa Barut’un sesi hem güzel hem de ölçülüydü. Nahifti. 

Ah! Bu adamdan uzaklaşmaya çalıştıkça daha da çekiliyordum. Dört günde bunu nasıl becermiştim acaba? Nasıl ondan uzak durmuştum?

Kalbim, “Bütün gün ve koskoca dört gün odadan çıkmadığın için olabilir mi?

“Olabilir,” diye mırıldandım.

“İşin bittiyse çıkalım bu odadan,” dedi Barut. Varlığım her an belli olabilirdi, hatta nefesimi bile tutuyordum şu an. “Sahi burası kimin odası?” Alisa’nın, “Benim,” diyen bıkkın sesini duydum. Kerem’in, “Off,” dediğini duydum. “Tamam, geliyom.”

“Ne güzel odaymış burası,” dediğini ve adımlarının buraya geldiğini duydum tanımadığın kadının. “Oda dağınık, Gale. Daha sonra gezersin.” İsmi Gale’ymiş. Zenginler işte ne beklersin. Hızlı hızlı yürüyüş sesi duydum. Topuklu giydiği aşikârdı. “Dur, Gale, dur!” Gözlerimi kapadım, bıçağı arkama sakladım. Kapının açılma sesini duydum. “A-a! Burası çok güzelmiş.” Odanın etrafında dolanmaya başladı, topukluların sesi daha da yakınlaştı. “Bu ne?!” diye çığlığını duydum. “Calvin Klein,” dedi Alisa. Şükürler olsun ki kıyafet odasına girmişti. “Bunu alabilir miyim?” diye sordu. Parfüm şişeme dokunursa onun saçını başını yolarım. Elimdeki bıçağı döndüre döndüre çeviririm onun bedeninin üzerinde. “Hayır, alamazsın.” Hayır, alamazsın. Milyonları verdim ben o parfüme.

Bir yerde… Güzel kokarsanız insanlar size daha nazik davranır, diye bir metin okumuştum. Bundan dolayıda paramı biriktirip bu parfümü almıştım. Sakın vereyim deme, Alisa.

“Hadi ama! Sadece bir parfüm. Ne kadar değerli olabilir ki?” deyip parfümün kapağını açıp sıkmaya başladı. Bir iki fısta değil ha… En az beş fıs. Alisa, “Gereksiz yere kullanma, Gale.” Şimdiden bu kızı hiç sevmedim. “Peki,” deyip parfümümü masaya koydu. Zengin değil miydi? Neden bir parfüm için bu kadar çığlık atar ki bir insan? Ayriyeten al babanın kredi kartını, al parfümü. Niye Alisa’dan istiyor?

Karayel ailesi gibiydi. Bir şeyler çalmayı, birileri üzerine incir ağacı dikmeyi sevmeleri… Aynı onun gibiydi. 

Hadi biz fakiriz, sen zenginsin. Ne bu istek?

Babası anası cimriyse anlayabiliyorum ama benim parfüme elleşme! 

Barut, “Hadi çıkalım,” dedi. Çok dikkat çektiriyorsun bu odaya, Barut. Kerem, “Üff… Tamam, çıkalım,” dedi. Ama Kerem bunu anlayacak beyne sahip değil. Rahat ol yani. Tam çıkıyordulardı ki Alisa’nın, “Barut, çalışma odamdan telefonumu getirsene,” dedi. Ne yani şimdi o herifle ben baş başa mı kalacaktım bu oda da! 

KUSURLU MÜCEVHERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin