14: "Günah kolyesi. Sanki o hep boynumdaymış gibi..."

6 1 0
                                    

14: “Günah kolyesi. Sanki o hep boynumdaymış gibi…”

GÜZ KARAYEL

Bir çocuğun, küçük, masum bir çocuğun kaderi ailesine bağlıdır. Ailenin sevapları da günahları da çocukların boynunda asılıdır. Ya aile çocuğuna hayatı zehreder ya da çocuğuna cennetten bir bahçe olurdu. Bu aile dediğimiz anne ve baba, yani ebeveynlere bağlıdır. Çocuğun geçmişi, şimdisi, geleceği, kaderi, kederi, acısı, anısı, iyisi, kötüsü hep anne ve babadan çıkar. Çocukların yediklerin halt bile anne ve babadan çıkar. Ebeveynlerin ve çocukların günahını, çocukları çeker. Sadece tek bir günah, çocuğun suçu olmasına rağmen günahı ebeveynlerin boynuna asılır. Tek bir günah dediğimde tek bir durum.

İtibar…

Fakir zengin ayırt etmeksizin ailelerin ortak günah kolyesi budur. Çocuklar yediği haltın günahını anne ve babasına asardı. İnsanları iyi ya da kötü kendine köle edebilmiş her aile, bir gün bununla sınanırdı ve bunları, varisi yapacağı evladı yapardı. İtibarı tehlike olduğu an, çocuğa sanki yeterince o günah kolyesini takmamış gibi daha da zalim yapardı kaderini.

Barut, her ne kadar bana kibar ve pek bir yanlışı olmasada… 

Barut beni kaçırmıştı. 

Anne ve babasının utanacağı bir şey yapmıştı. 

Yadigâr ailesinin itibarı onun yüzünden tehlikedeydi. 

Barut, annesi Pekkan’a babası Mirza’ya günah kolyesini takmıştı. 

Mirza ve Pekkan Yadigâr’ın bana olan bakışları tuhaf ve… Bir o kadar anlaşılmazdı. Sanki bana normal bir insan görmüş gibi bakıyordular. Barut beni kaçırmamış gibi… Kız arkadaşıymışım gibi de… Sanki klasik Türk dizilerindeki kayınvalidelerin geline uyguladığı tavır gibiydi tavırları. Klasik cümle şuydu: “Biraz senden hevesini alsın.” Kadının kadına olan düşmanlığının en görüldüğü yerdi ve bana aynı öyle bakıyordu Pekkan Yadigâr. Ya da… İtibarını düşünüyordu. Bu zengin ailelerde görülen sıkça bir şeydi. Fakir ailelerde de… 

Karayel ailesinde de bu durum aynıydı. Dördüncü amcamın ikinci kızı, on sekiz yaşındayken zorla evlendirilmişti. Onun ilk çocuğu ise benden dört yaş büyüktü. Kadın düşen psikolojisi sayesinde yeterince ilaç kullanmıyormuş gibi bir de oğlu başlı başlarına belaydı. Geçen sene on dört yaşındaki bir kıza tecavüz edip bu işten dedesi sayesinde kurtulmuştu. Kız şikayetçi olmasın ve “itibarları” yok olmasın diye onu öldürmekle kalmamış bir de ailesi şikayetçi olduğunda, aileyi kendi kızına tecavüz ettiğini göstererek onları cezaevine attırmıştı. Kıza tecavüz eden Yiğit bu durumdan rahatlıkla sıyrılırken, “amcam” Ferit durmamış ve o aileyide cezaevinden birilerini kiralayıp öldürtmüştü.

Türkiye’nin adaletini geçtim, Karayel ailesi soyadının hakkını vererek etrafı bir kasırga misali dağıtıp yıkıyordu.

Deliller elimdeydi, bunca zaman neden beklediğimi bilmeksizin o delilerin nerede olduğunu bilmiyordum…

Belki de odamdaydı, belki de Barut’un elindeydi. Tüm odamı sonuçta satın almıştılar

Barut’un elindeyse ve delileri polise vermediyse

O zaman işte onu öldürmem için pek bir sebebe gerek kalmazdı.

Sıyrılırdım bu durumdan…

Benim karanlık bir sırrım var sonuçta.

Kırmızı reçeteli ilaç…

Kendimi deli gösterip onları manipüle edip beni cezaevine atmak yerine bir tımarhaneye kapatırlardı ve oradan kolayca kaçardım

KUSURLU MÜCEVHERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin