Bölüm 4

83 6 0
                                    


"Bende kan dökmeni istemiyorum dostum.Açıkçası çevremizdeki hiç kimse bir dahaBieber'ın oyunlarına yenik düşmek istemediği için korkuyor."Nathan 'Bieber Oyunları' derken ortamı yumuşatmak için sırıtmıştı.

Justin kendisinden böyle bahsedilmesinden hoşlandığını belli eder gibi gülümsedi."Bazıları ise hala benim daha güçlü olduğumu anlayamamış durumda.Kahretsin,dostum.O orospu çocuklarına diğerlerinden uzak durmalarını söylemiştim.Bu bu hafta içinde üçüncü olay."

Nathan alt dudağını ısırdı.Bana göz ucuyla bakıp onları izlememden rahatsız olmuş gibi gözlerini devirdi ve devam etti."Unuttun mu,Katherine'de bize bu şekilde gelmişti."

Bu Katherine her kimse,Justin'in yüzünün değişmesine neden olmuştu.Utangaç bir şekilde gülümseyip,itiraz eden bir sesle "O farklıydı." diye çıkıştı.

Nathan gülmeye başladı."Hayır dostum."kafasını benden yana çevirip gözlerimin içine doğru öldürücü bir bakış attı."Hiçbir kadın farklı değil."sesini ciddileştirdi ve yine sözün bana gelmesini istercesine gözlerini çevirdi."Hepsi sürtüğün önde gideni."

Tanrım,bu çocuğun benimle derdi neydi?

Burda olmaktan mutluymuşum gibi davranıyordu.

Sanki Justin onunla yatmam için para ödemiş gibi,sürtükmüşüm gibi davranıyordu.

Sinir bozucu,diye geçirdim içimden.

Justin ağzındaki sigaradan bir nefes daha aldı ve konuşurken nefesi havaya doğru üfledi."Steven ve diğerlerini,durdurmazsak..her gün başka bir kızı kurtarmak için o lanet ormana gitmek zorunda kalacağım.Ormanları sevmem."

Nathan, "Biliyorum dostum.Durduracağız--Onlarla kavga ettiniz mi?"sanki bu soruyu bana sormuş gibi kafasını benden tarafa çevirdi ve alt dudağını ısırdı.

Ne diyeceğimi bilemeden kekelemeye başladım."Ben..aslında...,şey,Justin-"

"Kavga ettim."Justin sözümü tamamladı.Ağzındaki sigarayı eline aldı ve yan tarafta duran kül tablasına biriken külleri dökmek için sigarasını kül tablasının üstünde bir kaç kez salladı. "Kıçlarına öyle bir tekme bastım ki,bir daha bana bulaşmak için uzun bir süre ayılmaları gerekebilir."

Nathan gülmeye başladı."Bazen çok içmemeliyim diyorum.Sonra tüm eğlence sana kalıyor."

Justin de gülmeye başladı ve sigarayı tekrar ağzına götürdü.Bir nefes çekip mükemmel bir halkayı içerideki boğucu sigara dumanına doğru üfledi."Dörde karşı bir."

"Dostum müthişsin."Nathan Justin'e sanki 'muhteşem'miş gibi baktı.

Muhteşem miydi?

Seksi,yakışıklı,tatlı,güçlü biri olabilirdi fakat...ne diyorum ben?

Muhteşemdi.

Justin övülmekten hoşlanan birisiydi ve hemen sırıtmaya başladı."Bir daha olsa yine kavga etmekten zevk alırım,biliyorsun."

"Biliyor-"Nathan lafını bitirmeden kapının bir kaç kez tıklatılmasıyla ortamda kötü bir sessizlik oluştu.

Justin elindeki sigarayı hemen kül tablasında söndürdü ve eliyle bana susmamı işaret etti.Nathan'a doğru bir bakış attı ve Nathan emri algılamış gibi başını salladı.Ayağa kalkıp,muhteşem bir el hareketi ile cebindeki silahı çıkarttı ve elinde bir kaç hareketle çevirdi.

Gözlerim,silah karşısında açılmıştı ve korkmuştum.

Justin odadan çıkmadan önce eğilip,seksi bir şekilde kulaklarıma fısıldadı. "Silah sesi duyarsan,en üst kata çık.Tek bir oda var,odanın duvarındaki beyaz,yuvarlak kapağı çevir ve çık.Yukarıdaki gizli sığınağa çıkmış olacaksın.Görüntülerle neler olduğunu izleyip,zamanı gelince yardım çağırabilirsin."

Ne demeye çalıştığını anlamaya çalışıyordum fakat çok karışıktı.

En üst kat,oda,beyaz kapak,görüntüler,yardım çağırma fikri,silah..

Bunlar bana fazlaydı.

Justin tek kaşını yanıt bekliyor gibi yukarı kaldırdı."Anlaşıldı mı?"

Alt dudağımı gerginlikle ısırdım."Tamam,evet."

Justin başını çevirdi ve kuruyan dudaklarını yalayıp odadan yavaşça çıkarak Nathan'ı takip ederek gözden kayboldu.

Ne yapacağıma karar vermeliydim çünkü kapıdakiler herhangi biri olmayabilirdi.

Steven,Luke veya Marcus olabilirdi.Toby olabilirdi.

Ya da benim bilmediğim,çok daha kötü herhangi biri.

Bu aşamada fikir yürütmenin zaman kaybı olacağını düşündüm ve sessiz bir şekilde odadan çıkıp üst kata kolayca ulaşabileceğim fakat kimsenin beni göremeyeceği merdiven altı gibi bir bölüme saklandım.

İçimden,Tanrım lütfen..artık uyanmak istiyorum diye haykırıyordum ve kendime yavaşça vurarak uyanmayı kolaylaştırmaya çalışıyordum.

Çünkü bu bir kabus olmalıydı.Kötü,çok kötü bir kabus olmalıydı hemde.

Gözlerimi kapattım ve derin bir nefes aldım.

Tekrar açtığımda,yine o merdiven altında karanlıkta duruyordum ve hiçbir şey değişmemişti.

İçimden bir kaç ağır küfür savurdum.




JUSTİN
Spencer'ı orada yalnız bırakmak konusunda pek emin değildim.

Fakat,onu yanıma alırsam hayatını tehlikeye atacağını biliyordum.Üstelik daha önce odasından çıkılan gizli bölmeye kimseden bahsetmemiştim bile.

Daha önce kimseye,diye tekrarladım içimden.

Spencer çok akıllı bir kız gibi duruyordu,onu daha saatler önce tanımama rağmen farklıydı,çok daha masum duruyordu.

Bunun daha sonra başıma iş açacağını biliyordum fakat ona güvenebileceğimi düşünmüştüm.

Nathan'ın arkasından,en az onun kadar rahat bir şekilde hole çıktım ve büyük,gösterişli kapıya gelince adımlarımı sessizce atmaya başladım.

Cebimdeki silahı eline alıp kapı deliğinden bakmak üzereyken kapının ardındaki ses sıkıntılı bir şekilde homurdanmaya başladı."Bieber,aç şu kapıyı."

Bir dakika?Bu da kimin nesi,diye geçirdim içinden.

Göz ucuyla Nathan'a baktım.O da en az benim kadar şaşkınlıkla kapı ardındaki sesi tanımaya çalışıyordu.

Kapıyı açmak üzereyken ses bir daha tekrarladı."Gene bir işe bulaştığının kokusu İspanya'dan duyuluyor dostum.Şu lanet kapıyı açar mısın yoksa kırmamı mı bekliyorsun?"

Dışarıdaki kişiyi konuşma tarzından tanıdım ve derin bir nefes verip Nathan'a doğru sırıtarak "Valentina," diye mırıldandım."İspanya'dan dönmüş."

Çabuk bir el hareketi ile kapıyı açtım ve karşısındaki kız karşısında büyülendim.Valentina görmeyeli çok daha güzel bir kıza dönüşmüştü.İnce fiziği,siyah saçlarıyla çok seksi duruyordu ve her zamanki gibi siyah saçlarını yandan örmüş,dar bir pantolon ve beyaz bir gömlek ile deri ceket giymişti.Siyah botları ise dışarıdaki yağmurdan çamur olmuştu.

Valentina'ya hiçbir şey söylemeden sarılırken "Seni özledim dostum." diye mırıldandım.Bu her zaman iyi hissettiriyordu.Valentina'nın babası Amerikan,annesi ise İspanyol'du.Bu nedenle aksanlı konuşuyordu ve bu onu hep şirin kılmıştı.

Güvenebileceğim sınırlı insanlardan biriydi ve tanıdığım en cesur insan oydu.Zaten,Valentina İpsanyolca'da "Cesur" anlamına geliyordu.Küçüklüklerinden beri tanışıyorlardı ve beraber çok iş yapmışlardı.Tehlikeli şeyler yani,bilirsiniz....iş işte...yasal olmayan...

Valentina benden ayrılıp Nathan'a doğru göz kırptı."Seni görmek de güzel."bir cevap almadan devam etti."Ne işler karıştırıyorsunuz siz?Kıçını toplamaktan bıktım,Bieber."diye söylendi.

Sadece gülmekle yetindim.

BUSINESS THINGSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin