DOKUZ

48 8 30
                                    

keyifli okumalar...

Yaşamak istemiştim, bütün güzellikleri apansız bir hayat mücadelesini... hatta bitmek bilmeyen kavgaları, tükenmişlikleri. Yorulmak istemiştim lakin ruhi bir yorgunluk değildi kastım. Çok çalışıp başarılı geçen bir günün ardından eve gelip yorulduğumu hissetmek ardından kahvemi alıp yağan yağmuru seyretmek istemiştim.
Sonra sevmek istemiştim, sevilmeye layık olanı. Kötülükten uzak, bütünüyle iyi bir adamı... Hatasız olmak Allah'a mahsustu fakat olabildiğince hatasız bir adamı sevmek istemiştim.
Yaşamak bütünüyle yaşamak. Boş sokaklarda, kalabalık caddelerde yaşayanların arasında bir ölü gibi değil; kocaman gülümsemeyle, etrafıma ışık saçarak yaşamak.

Mümkün olmamıştı bir türlü. Özendiğim hayat bana çok uzaklardaydı. Karanlıkta doğmuştum ben. Apansız bir kuyunun içinde, sisler, dumanlar yükselirken. Müjdeyle karşılanan doğumum ile karanlığa adım atmıştım.
Korkutuyordu beni karanlık. Ne yapayım içinde doğmuştum ama korkuyordum. Korkuyor kimseye söyleyemiyordum.
O karanlığın içinde parlayan gözler bana canavarları andırıyordu. Karanlığa öyle alışmıştım ki ışıktan korkar olmuştum.
Ben gözlerde gördüğüm o canavarlardan korktukça susmaya, çekinmeye, ezilmeye devam etmiştim. Sonunda o canavarlar beni içlerine hapsetmiş bir ömür korkuyla büyütmüşlerdi.

Emir Yavuz, tek yumruğu ile masayı devirirken korkudan bir nida fırlamıştı dudaklarımdan.
Kafamı kaldırdığımda bütün insanların bize bakıp yargıladığını görmüştüm. Daha da utanarak geri adım atarken bana bakan her insan canımı biraz daha yakmıştı.
Yanlış anlaşılmıştım. Bütünüyle tamamen Emir tarafından yanlış anlaşılmıştım. Bir şey söylemeye kalmamış o zaten söyleyeceğini söylemişti.

"Yapma..." dediğimde sesim oldukça durgun çıktı. Açıkçası kimsenin bana bakmasını istemiyor çekinerek konuşuyordum.
"Yapma Emir, dışarıda konuşalım." dediğimde bu sözlerim onu daha da rahatsız etti.

"Niye, kimin duymasını istemiyorsun?"
Gözleri dönmüştü. Öfkesi dağı taşı delip geçecek cinstedi. Korkuyordum fakat bir yandan da susup beni daha ezmesine izin vermek istemiyordum.
Bağırıp çağırmak, bana bütün yaptıklarından dolayı hesap sormak öyle çok istiyordum ki her gün yatağımda yatarken bunu arzuluyordum. Mutlaka bir gün hesap soracaktım fakat o gün bugün değildi.

"Yanlış anladın Emir. İnsanlar bize bakıyor dışarıya çıkalım." dediğimde beni dinlemek istemeyen bir hali vardı.
Gözlerindeki canavarları görmüştüm. Beni yine içine hapsedecekti, kabuslarıma girecek ondan daha da korkmamı sağlayacaktı. Ama bu sefer gözlerimi kaçırarak buna izin vermedim.

"Şu haline bak." dedi benden iğrenir gibi.
"Kaçıp gelmişsin, sen burada eğlenirken milletin aklı çıktı aklı!"
yüzüme bağırırken nefesimi tutuyor sakin olmaya çalışıyordum. Cevap vereceğim sırada orta yaşlı bir adam Emir'in yanına gelerek ellerini önünde bağladı.

"Abi, hoşgelmişsin...bir isteğin mi vardı?"
Neredeyse 45'ini devirmiş olan adam Emir'e abi diyordu. Buranın onun mekanı olduğunu tahmin etmeliydim.
Etrafa bakındığımda alabildiğince takım elbiseli adam pisti doldurmuş öylece duruyorlardı. Nasıl geldiler, ne ara geldiler anlayamadım? Tek bildiğim her şeyin sorumlusu karşımdaki Emir Yavuz'du.

ZÜLEYHA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin