...
________________
Sen bana bakma , ben senin baktığın yerde olurum.
Özdemir Asaf.
________________🌊
Tanımlanamayacak bir burukluk hissettim içimde. Göğüs kafesimdeki o taşlar parçalandı. Bu adam benim geçmişim değil demiştim, öyle olabilir miydi? Geçmişime dair her şey onun muydu? Mesela Muğla'daki her küçüklük anım da mı onundu? Evet, öyleydi. Bu adam benim geçmişimdi, geçmişime dair her şey onundu, Muğla'daki her küçüklük anım da onundu.
Ve şu anda karşımda duran o adam bana Muğla'nın kokusunu anımsatıyordu; Muğla'ya karışan barut kokusu.
Yıllarca göremesemde tanımam benim suçumdu, belki de hiç görmemiş gibi yapmalıydım onu? Ama artık bazı şeyler gerçekleşmiş, bazı şeyler için çok geç kalınmış ve her bir "keşke" bu geç kalınışlara sesleniş olmuştu.
"Atarlı Atay.." diye onayladım yanımda , benimle beraber kolidorda yürüyen adamı. Geçmişimi.
Artık gayet düzgün şekilde telaffuz edebiliyordum ona taktığım bu lakabı. Çünkü büyümüştüm, büyümüştük.
"Büyümüşsün." Dedim , sesimde onunla gurur duyan bir tını vardı.
"Büyümüş müyüm?" Alayla yüzüme döndü bakışları.
Ben de ona döndüm ve gülümsedim. "Hı hı." Boğazımı temizleyip devam ettim. "Asker de olmuşsun mesela."
"Ne askeri, komutan bile oldum." Gururlu bir gülümseme oluştu yüzünde.
"Aferin." Derin bir nefes verdim , sonra da gülümseyen yüzünü inceledim. Ne güzel gülüyordu? Bu adam afetti. Afetin ta kendisiydi. "Rütben?"
"Yüzbaşı."
Biz bunları konuşana kadar uzunca bir yol yürüyüp, varmıştık odaya. İçeride iki kadın vardı, biri Reyhan biri de asker. Kalan altı kişiyse erkek askerlerdi. Hepsi bir koltuğa iri bedenlerini zar zor sığdırmış, bize bakıyorlardı. İşin garip yanı, yedi askerin yanında Reyhan da oturuyordu. Onu da mı almışlardı aralarına?
"Devrim?" Dedi Reyhan bana bakarken.
"Komutanım?" Dediler hepsi bir ağızdan. Yedisinin de gözü bir bana, bir de Atay'a dönüyordu.
"Reyhan." Dedim ben.
"Güz," Diye tamamladı Atay. Timlerinin adı Güz müydü? Daha kimse konuşamadan konuşmaya devam etti. "Öğretmen hanımla tanışın siz, ben yemekhanedeyim."
"Atay!-" Diyecek oldum ama yuttum. Bu feryadım beni tanımadığım yedi kişiyle birlikte tutmasıydı. Niye yapıyordu? Nereden bilecektim huylarını sularını? Yanımda bir tek Reyhan vardı ama o da tanımıyordu onları.
Yavaş yavaş karşıma yürüdü ve başını bana doğru eğdi. Kısık bir sesle konuştu. "Zararsızlardır, merak etme." Sonra geri çekildi ve yanımda heybetiyle durmaya devam etti.
Kafamla onaylayabildim sadece. Son kez ona bakmak istediğimde kapıdan çıkmıştı bile.
Şimdi, sırada tanışma vardı. Hayatıma yeni insanlar girmeye başlıyordu. Önce uzun boylu, ve en az Atay kadar heybetli bir asker ayağa kalktı koltuktan. Kimdi? Saçları siyahtı, beyaz teni ve koyu yeşil gözleri vardı. Elini bana doğru uzattı. "Barış." Dedi sadece.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEVRİM
General Fiction...Her zerresi buram buram barut kokan bir asker duygusuzdur, gönlüne vatan sevdasından başka hiçbir sevdanın sığamayacağını düşünür. Eğitim aşkıyla yanıp tutuşan genç ve masum bir anasınıfı öğretmeni ise o askerin gönlünde koca bir devrimi gerçekl...