1.3

640 190 76
                                    

"Peşimde dolaşmanı istemiyorum."

Evin önüne gelen Hyunjin, hemen arkasından gelen arabaya doğru ilerlemiş ve içindeki Jisung'a ithafen konuşmuştu. Sadece birkaç saat önce Minho'nun mutfağında hıçkıra hıçkıra ağlarken şimdi eve dönmüştü.

Saat gece yarısını geçeli çok olmuştu, çocuklar da dağılmıştı. Hyunjin'i bırakmayı hiç istemeseler de Jisung hepsini bir şekilde ikna edip kendisi peşinden gitmişti.

Dediğinin arkasındaydı, onu affetmesi önemli değildi fakat toparlamak istiyordu. Tutamadığı sözleri onun omzundan almak istiyordu, ondokuz yaşında yaptığı bir hatanın yükünü üstlenmek zorunda değildi belki de ama o üstlenmek istiyordu.

Soğuk rüzgar ikisinin arasından esip giderken "Gelebilir miyim?" dedi hiç takılmadan. Bu sorusu ile Hyunjin iç çekmiş, "Hayır," deyip ilerlemiş ve yüksek girişli evinin merdivenlerini çıkmaya başlamıştı. Sadece birkaç adım sonra kafasını çevirip arkaya baktığında Jisung da durdu.

İlk basamakta olan adama baktı Hyunjin, geçmişle bugünü karşılaştırmadan edemiyordu. Bir an yirmi sekiz yaşındaki Jisung'u unutup lise formalı Jisung'u düşündü ve bunun bir hata olduğunu anında yanmaya başlayan gözleri ile anladı.

Hızla kafasını çevirip merdivenleri çıkmış, içeri girmişti. Yüzüne kapanacak olan kapıyı bekleyen Jisung hafif aralık kapıyı gördüğünde derin bir nefes aldı önce. Şimdi yirmi sekiz yaşındaki ve tanımadığı Hyunjin'in evine girecekti.

Attığı birkaç adımla kapıyı kapatırken gözleri evi taradı, çok küçük bir evdi, küçük bir oturma yeri geri kalanı ise resim çizmek için bırakılmış bir alandı. Geride bir mutfak ve Hyunjin'in girdiği bir oda vardı, muhtemelen onun yatak odasıydı.

Gözleri odanın kapısında iken birkaç dakika sürmeden kapı açılmış, bir tişört bir şortla çıkmıştı Hyunjin hiç ona bakmadan. Bir makas bulup banyoya doğru ilerlediğinde hızla atıldı Jisung. "Kesme."

Cevap vermedi Hyunjin, affeder sanıyordu, gerçekten geldiğinde affeder sanıyordu çünkü yokluğu çok kötüydü. Gelmişti ama şimdi de alıştığını fark ediyordu ve alışmak onun canını yakıyordu, onun da elbet acı çektiğini biliyordu fakat içinde bir yerler çocuklaşmak istiyordu.

Cevap vermeden banyoya girdi ve tuttuğu saç tutamını makasla kesti hızla. Tekrardan 'kesme' demek için ağzını aralayan Jisung gördüğü görüntü ile kalakalırken bir başka tutamı daha kesti Hyunjin.

Ona baktı Jisung aynadan. "Neden bunu kendine yapıyorsun? Sen sevmezdin saçlarını kısaltmayı."

"Sen seviyorsun diyeydi o."

Buz gibi, oldukça net bir yanıt aldığında "Seninle sevdim ben," dedi Hyunjin. "Sen seviyorsun diye uzun saçlarımı sevdim, gözlük takmayı sevdim, kahve tonunu sevdim."

"Artık bunların hiçbirini yapmıyorsun."

"Geçmiş zaman eki kullanmıştım ben de zaten."

Onun içinde ondokuz yaşındaki Hyunjin'i büyütmek zorunda kalan bir taraf vardı ve o taraf Jisung'a çok kızgındı, anlıyordu Jisung. Derin bir nefes verdi düşünmek için, düşünmeden konuşursa yine hata yapardı biliyordu.

Hyunjin bu sırada uzun tutamları bir bir kısaltırken Jisung arkasına yaslandı, Hyunjin ise tıraş makinesini eline aldı. "Amerika'ya ilk gittiğimde," dedi Jisung. "Telefon kullanamadım, size ulaşacağımdan vermediler."

Duyduğu şey ister istemez Hyunjin'in elini titretse de saçını kısaltmaya devam etmiş, Jisung ise aynadan onun görüntüsünü izlemişti. "Lisede yanımda olan yedi arkadaşım olmayınca kendimi dünyanın en yalnız insanı hissetmeye başladım."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 25 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

iary, hyunsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin