"Onları şuraya alabilir miyiz acaba?"
Hyunjin, yani atölyesindeki çalışanlara malzemelerin nereye gideceğini söylerken adam onu onaylamış, o da ilerleyip camın önüne gelerek derin bir nefes almıştı. Gülümsedi kocaman, hayat daha çok yaşamaya değerdi.
Tablo satmıştı, daha güzellerini yapmak için yeni bir atölye tutmuştu, arkadaşları yanındaydı, Jisung'dan uzaktı ama onun da sağlıklı olduğunu biliyordu. Durumu iyiydi ve hayallerini gerçekleştiriyordu, hayat gerçekten daha çok yaşamaya değerdi.
Arkasından boynuna sarılan kollarla "Troye," derken sarı saçlı çocuk gülüp yanına geçti. Elindeki çiçekleri uzattı. "Al bakalım, ilk hediyen benden olsun."
Troye onun New York'a eğitim almaya gittiği zaman tanıştığı bir arkadaşıydı, yıllar sonra yaptığı ilk arkadaştı ve gerçekten mutluydu onunla tanıştığı için.
Çiçekleri görür görmez kahkaha atarken "Teşekkür ederim," diyerek boynuna sarılmış, bu sırada da atölyeden elinde çiçek buketi ile giren Jisung duraksamıştı.
Bu görüntü ister istemez onu duraksatırken "Hyunjin," diyen çocukla geri çekilip arkasını dönerek onun baktığı yöne baktı ve Jisung'u gördü.
"Jisung..."
Hızla elindeki buketi kenara bırakıp ona doğru ilerlediğinde Jisung "Minho'dan öğrendim," demişti. "Atölye açtığını... Geçmişteki hayallerini yıktım ama bunu tebrik etmek istedim." Çekingen bir şekilde elindeki çiçek buketini uzattı. "Senin için."
Şakayıkları görmesiyle ona baktı Hyunjin. "Hatırlıyor musun?"
"Günlükten okudum aslında," dedi, elini ensesine attı. "Çok sevdiğini yazmışım, gerçi hâlâ en sevdiğin çiçekler onlar mı bilmiyorum ama..."
"Onlar." Gülümsedi Hyunjin. "Teşekkür ederim." Arkasını döndü. "Troye arkadaşım, Jisung; Jisung, Troye."
Troye el sıkışırlarken güldü. "Acaba yapımcı olan J.One olma ihtimalin var mı? Yaptığın şarkıları çok kez dinledim de."
"Evet." dedi Jisung. "Ara verdim tabii ama... "
İçinde onu boğan bir his oluşmuştu ikisini sarılırken görünce, sanki diğer çocuklarla samimi değilmiş gibi onunla samimi görünce bu his resmen boğazından sıkmıştı.
Hyunjin bu garip ortamı dağıtmak için ekledi. "Kahve alayım ben, Troye sen latte içiyorsun biliyorum, Jisung sen?"
Jisung yanıtladı bekletmeden. "Americano ama gerek yok, çok durmayacağım. Kutlamak için uğradım aslında." Ekledi Hyunjin'in meraklı bakışları eşliğinde. "Felix ve diğerleri ile buluşacağım da..."
"Anladım, tutmayayım o zaman seni."
Başını salladı Jisung, ayıp olmasın diye Troye'da selam vermiş ardından da Hyunjin ile beraber atölyeden çıkıp bahçede ilerlemeye başlamışlardı. Ne diyeceğini bilemeyen Hyunjin kolunu gerginlikle kaşırken en son ona döndü Jisung.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
iary, hyunsung
Fanfiction"Sonra aramıza şehirler girecek, hiç karşılaşmayacağız. Tesadüfler bile bir araya getiremeyecek. Sonra belki birimiz öleceğiz ve diğerimiz hiç bilmeyecek..."