Konağa adımımı attığım an da kasvetli hava genzimi yaktı. Ahşaptan yapılma iki büyük kapı ardından sonunda herkesin güzelliği ile bahsettiği o konağı görebildim.
"Şu taraftan bacım"
Kapıdaki koruma olduğunu düşündüğüm siyah takım elbiseli adamın peşinden ilerlerken bir yandan da devasa büyüklükteki konağı inceliyorum.
Fazlası ile büyük olan konakta yanlardan iki büyük merdiven , ortada betondan yapılmış nerdeyse otuz kişilik bir masa vardı fakat etrafında sandalye yoktu. Büyük ihtimalle aşiret yemekleri için yapılmıştı. Kafamı biraz daha kaldırıp üst kata baktım, kapısı gözüken bir sürü oda vardı ve buda ne kadar büyük olduğunu gösteriyordu. Avluda oradan oraya koşuşturan kadınlar da büyük bir telaş içindeydi. Bildiğim üzere Bora Ağa burada tek yaşıyordu, annesi ve babası hakkında bir şey duymamıştım.
Buranın en genç ağasıydı, 35 yaşında olmasına rağmen ihtiyar ağlardan bile daha bilindik ve zengindi. Namı her yere yayılmış, kötü işlerle uğraştığı bilinse de kayda değer bir şey yoktu. Zaten olsa büyük ihtimalle hapisi boylamıştı. Tabi işini ne kadar gizli yapıyorsa, şuana kadar kapısına bir kere dahi jandarma gelmemişti. Ve ben böyle bir adamdan borç istemeye gelmiştim, ne kadar akıl karı orası muamma.
Krem rengi konakta, kahverengi ahşaptan yapılma camlar ve önündeki kurumuş saksılar ile bir o kadarda özensizdi.
Peşinden gittiğim adam ile üst kata çıkmak için sağdaki merdivenlerden geçmiş, ardından büyük bir koridorda ki siyah bir kapının önünde durduğumuzda korumanın konuşmasıyla ona döndüm.
"Burası bacım"
"Teşekkürler"
Diyerek tebessüm ettim. Derin bir nefes alarak bir süre sakinleşmeyi bekledim, tabi göğüs kafesimi yumruklayan kalbimle ne kadar mümkünse, ince bileğim ile kapıya üç defa vurdum. İçerden beklediğim 'gel' komutu gelince elim yavaşça kapı kulbuna gitti. Tekrar bir nefes alıp kendimi sakinleştirmeye çalıştım ama imkansızdı.
Karıncalanma kalbim garip bir duygu sardı bedenime. Neden bu kadar heyecan yaptığımı bilmiyorum.
Sonunda cesaretimi toplayıp kulbu aşağı indirdim. Kapıyı yavaşça açtığımda gözüme ilk çarpan karşı duvardaki pencereden sızan kavurucu güneş oldu.
Geçebildiğim kadar kapıyı açtığımda içeri geçip ardımdan kapıyı kapattım. Büyük siyah masa da oturmuş, uzun damarlı eli siyah tükenmez kalemde diğeri önündeki dosyalardaydı. Gözleri hala dosyalardayken başını yavaşça kaldırıp kara gözleri harelerime kesişti.
Odaya kısaca göz attığımda çalışma odası olduğunu anlamam uzun sürmedi. Siyah, geniş bir masa önünde dört büyük siyah sandalye masanın hemen arkasında büyük ikili ahşaptan yapılma pencere, kapı eşiğinin hemen yanında siyah kocaman bir saksıda adını bilmediğim bir ağaç vardı. Odanın sağ-sol köşelerinde kahverengi camlı iki dolap, yanlarında ise iki küçük komodin vardı. Komodinlerin mantığını anlamasam da güzel döşenmiş bir çalışma odasıydı.
Gözlerimiz tekrar kesiştiğinde kalbim göğüs kafesime baskı uygulamış, yerini büyük bir sızı bırakmıştı...
Siyah saçları aşağı eğilmesi ile çokça dağılmış, göğsünü sıkıca saran lacivert gömleğin düğmeleri patlayacak kadar dar gelmiş, kaslı kolları, damarlı elleri, yapılı vücudu ve uzun boyuyla sert yüz hatları gerçekten yakışıklı ve güzel bir adamdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTKUNUN BEDELİ |+18|
ChickLitSöylediği şey ile kaşlarımı çattım, şuan ne isterse yapabilecek konumdaydım. Zaten iki şey istiyecekmiş. Bir buçuk milyon liraya karşı iki şey ne olabilir ki? "Benimle evlenip, bana erkek bir evlat vereceksin" +18, şiddet, dady, argo, küfür, cinsell...