Attığım her adımda içim daralıyor, göğüs kafesime dikenler batıyordu... Kaburganın altında, ince bir sızı dolanmaya başladı... Neydi bu böyle? Dayanılacak gibi değildi...
Koruma eşiğinde konağa girmiştim. Üstelik tek kelime dahi etmeden beri içeri almaları beni şaşırtmıştı, Bora Beyimiz şirkette olduğu için avludaki masa da oturmuş parmaklarımı soyuyordum sıkıntıdan. Bu huy da annemden kalmaydı... Oda bir sıkıntısı olduğunda, stres yaptığın da parmaklarını soyardı...
Son yarım saattir yaptığım gibi Beyimiz, gelmişmi diye ayağa kalkıp, avludan aşağı baktığım da yine boş sokak doldurdu gözlerimi. Hata bende zaten, hevesliymişim gibi erkenden geldim aptal gibi. Canım, aşkım, bir tanem deri ceketimin içinden telefonumu çıkarttım, saate baktığım da 17.51 olduğunu gördüm. Aptal gibi ne diye erken geliyorsam, onun meraklısı imajı çizmiştim...
Dakikalar geçmiş belkide saatler boş avluda, öylece bekledim. Hiç bu kadar zoruma giden bir şeyi hatırlamıyorum. Adam resmen beni takmıyor yahu.
Telefonu elime alıp tekrar saate baktım 18.57 olduğunu görünce sinirlerim tepeme attı. Bir hışımla ayağa kalktım.
"Yok abi, olmayacak böyle, siktir olup gidiyorum ben."
Deri ceketimi ve telefonumu elime alıp arkamı dönüp ilerliyecekken, gördüğüm kişiyle dilimi ısırmak istedim. Bora Beyimiz sonunda teşrif edebilmişti.
Kara hareleri, cayır cayır yanan bir ateşle çıplak bacaklarımı indi. Dilim, kuruyan dudaklarımın, üstünde 2 saniye aşamayan bir süreliğine gezindiğini, ona alık alık devam ettim...
Kara hareleri tekrar gözlerimi bulduğunda daha şiddetli bir kızgınlıkla kasıldı... Bu haliyle korkutucu gözüküyordu... Geniş omuzlarını saran siyah gömleği yırtılacak raddeye gelmiş, gittikçe devleşen göğsü efesle inip kalkıyordu...
"Az önce tam olarak ne dedin sen, küfür mü ettin yoksa ben mi yanlış duydum"
Tehlikeli ve karanlık bir şekilde söyledikleri olduğum yerde dondum kaldım. Küfür ettiğimi duymuştu... Cevap vermediğimi gördüğünde kara hareleri öfkeli kasıldı, geniş omuzlarını saran takım elbise içindeki bedeni burdan bile belli olan bir şekilde sertleşi, öfkeyle kısılan kaşlarının arasındaki kırışıklıklar korkuyla yutkunmama sebep olurken, bir kaç asi saç tutamı, kara gözlerine gölge yapmış, damarlı elleri üzerinde atan mavi damar pıt pıt atarken, anlındaki mavi damarda ondan farksızdı... Oldukça korkutucu gözüküyordu...
"Yanlış duymuşsun herhalde. Ben siktir olup gidiyorum dedim"
Yanlış bir şey söylemiş gibi ağzımı elimle kapattım hemen, şaşkınlıktan ve korkudan ne dediğimi bile unutturacak bir tipe sahipti şu an.
"Bak hala..."
Dişlerini sıkarak, ten ürperten sesiyle... Korkudan olduğum yere sinmiş, karşımda gittikçe devleşen bedene bakıyorum... Gerçekten ürkütücü gözüküyordu... Anlında atan mavi damarın üzerine gelmiş, asi saç tutamlarını hırsla geri itti. Kara harelerini göz kapaklarıyla buluşturdu kısa süreliğine, damarlı eli yumruk olmuş, bedeni gerginlikle kasılmıştı... O an anladım ki küfürden nefret ediyordu. Belkide küfür eden insanlardan.
"Kararını verdin mi?"
Dedi dişlerini sıkmaktan seğriyen çenesi ile...
"Evet... Kabul ediyorum"
Boğazım düğümlendi... Nefes alamadım, yutunamadım, boğazıma oturan yurmru soluğumu kesti...Kalbimin üstünde bir el vardı sanki. Nefes aldığımızda sıkıyor vücuduma dalga dalga titreme yayıyordu...
Sahi nefes nerden alınıyordu?!
"Evlenmeyi kabul ediyormusun?"
Sıkıntılı bir nefes verdim, malesef ediyordum. Bu saatten sonra bu işin geri dönüşü yoktu...
"Evet... Onu da kabul ediyorum"
İfadesinde hiç bir değişiklik olmadı... Sadece öylece baktı kara gözleri mavi harelerime... Efil efil esen rüzgar, kömür karası saçlarımı uçurdu, aramızda sanki bir iki metre değilde, ikiye ayrılmış bir uçurum vardı, ne o bir adım adım atıyordu ne de ben...
Bana doğru büyük bir adım attı, bende küçük bir adım attım artık karşı karşıyaydık...
"Tamam, yarın seni evinden alırım. Konuşuruz bunları"
O an bir şey fark ettim... İki kalın, kirazı andıran dudaklarını her kımıldattığın da sol yanağının alt kısmında oluşan küçük gamze ona dokunma isteği ile parmak uçlarım karıncaladı. Usulca kafa sallayıp yanından geçecekken, aniden dirseğimden tutması ile durdum. Ağrıyan boynum ile kafamı kaldırıp yüzüne baktım, boyum anca memesinin altına geliyordu... Evet memsine baktım... Ayrıca sıkı götüde çok güzeldi... Neyse oralara hiç girmeyelim.
Dipsiz kuyu andıran hareleri, yüzümün her zerresine yakıcı bir şekilde izledi. Bende mavi gözlerimi ona kaldırdığım da gözlerimiz kesişti... Dizlerimin bağları çözüldü sanki, o kadar yoğun ve ne yapacağımı şaşırtan bir bakışı vardı ki...
Kara hareleri yakıcı şekilde yüzümün her zerresini incelerken, anın gerginliği ile kuruyan dudaklarımı dilimle ıslatma gafletine düştüm. Tabi bu da kara gözlerinin oraya düşmesine sebep olmuştu, yüzlerimizin arasında iki karışlık mesafa varken, kara gözleri dudaklarımda, damarlı eli dirseğimdeydi... Dudaklarımın üzerinde ki hareleri bir kaç saniyeyi aşmayan sürede tekrar mavi gözlerimle buluştuğunda, gözlerimi ilk çeken ben oldum.
İnce parmaklarımı, yavaşça damarlı eline koyup çektiğimde oda bir adım geri gitmişti.
"Ben artık gideyim"
"Ömer'e söylerim, bıraksın seni."
"Gerek yok ben gidebilirim."
"Gidebileceğini biliyorum zaten. Akşam oldu, Ömer bıraksın seni."
"Gerek y-"
Öyle bir bakış attı , bir an olduğum yere sinip kaybolmak istedim. Resmen adam gözleriyle 'kes sesini' diye bağırdı. Kaşları çatmış, göz kenarlarındaki kırışıklıklar, mavi damarın belli olduğu anlı ile gözüme çok ürkütücü gözüktü...
Hızla arkamı dönüp avludan çıktım. Kalbim heyecanı benliğine işlemiş, hızla atarken, karınımda da gıdıklanma olmuştu.
Yarın resmen datem vardı!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTKUNUN BEDELİ |+18|
ChickLitSöylediği şey ile kaşlarımı çattım, şuan ne isterse yapabilecek konumdaydım. Zaten iki şey istiyecekmiş. Bir buçuk milyon liraya karşı iki şey ne olabilir ki? "Benimle evlenip, bana erkek bir evlat vereceksin" +18, şiddet, dady, argo, küfür, cinsell...