7. BÖLÜM

300 12 0
                                    

Medya: ELVİN

Sabah uyanmış, ilk işim eve gitmek olmuştu. Evde kısaca bir duş alıp, temizleyip tekrar hastaneye gidecektim.

Anahtarı deliğe sokarak yavaşça çevirip açtım. Ayakkabılarımı kapının önünde indirip, üzerimdeki hırkayı partmantoya astım. Bakışlarım evin içerisinde gezindi, uzun zamandır temizlenmediği için dolapların üzerleri toz olmuş, parekede de basacak yer yoktu pislikten.

ilk işim temizliği halletemek ardından soğuk bir duş almak olacak, kollarımı sıvazladım ve işe koyuldum.

Evi baştan aşağı toplamış silip, süpürüp tertemiz yapmıştım. Şimdi ise en güzel kısmı duş almaktaydı.

Soğuk suya ayarladığım duşakabine girip güzel bir duş alıp her yerimi yeni aldığım lavantalı duş jeli ile lifledim. Günlerdir hastanede yatıp kalkmaktan her yerim kokmuş, pislik içindeydim. Pembe  dizime kadar gelen bornozu giyip çıktım. Şimdi rahatlamış ve temiz hissediyordum. Duş almayı zaten seviyordum fakat babaannem sağolsun yarım saatten fazlasına kızıyordu.

Banyondan çıkıp karşıdaki odama geçecekken birden sokak kapısının çalması ile durdum, kim geledi ki acaba? Üstümde de bornoz vardı ama yapacak bir şey yok gibi. Hala çalmaya devam eden kapıyla ofladım.

"Off geldim bir dakika"

Kapı kulbundan tutup hızla açtığım da karşımda ki kişiyi görmeyi asla ama asla beklemiyordum. Bora karşımdaydı, üstelik pembe bornozum ile kapıyı açmıştım.

Siyah gömleğinin çepçevre sardığı kaslı kolları, yapılı vücudu, damarlı elleri, geniş omuzlarıyla giydiği gömlek dar gelmiş, her nefes alışında gerilen kasları belli oluyordu. Orta boyda bıraktığı kara sakalları, kara kaşına gölge yapan siyah asi saç tutamları anlında yerini almış hem bir o kadar dağınık hemde taranmış gibi saçlarıyla kusursuz gözüküyordu yine...

Burnuma dolan okyanusla karışık toprak kokusu duvar gibi etrafımı sardı. Tarifi imkansız bir kokuydu... Ne açıklanabilir nede anlatılabilir... Gözlerim şaşkınlıkla büyürken onun kara gözlerini ise gece kadar karanlık bir ifade bürümüştü.

Harelerim kısa süreliğine arkaya değdiginde iki korumanın da bana baktığını gördüm. Bu halde, pembe bornoz ile üç tane adam ile kapıdaydım... Üstelik komşular bizi bu halde görse bir yıl dillerinden düşmezdi. Belkide bizi izliyorlardı.

Sonunda konuşacak gücü kendimde bulduğum da derin bir nefes aldım, aksi takdirde daha fazla bu halde, kapıda durursam üzerimdeki bornoz gerginlikten düşecekti.

"Bora Bey?"

Umursamaz ve ifadesiz tutmaya çalıştığım sesim de soğuk bir tınımıda vardı... Tek kaşı havalanmış, Kara hareleri ise alev alev yanan bir şekilde bornozun açıkta bıraktığı tenim de gezindi delicesine...

Bakışlarının yoğunluğu ile rahatsızca yerimde kıpırdandım, boğazımı temizleyip harelerimi kara gözlerine dikip, dikkatini gözlerime vermesini sağladım. Kara gözlerinde ki yoğunluk, karnımda karıncalanmaya sebep oldu, sol göğüsüm ise bu adamı her gördüğünde kendini belli eden bir şekilde hızlanmaya başladı...

Aklına bir şey gelmiş gibi dişlerini sıkarak hızla arkasını döndü, gözleri arkadaki iki korumaya kaydığında ellerini yumruk yaparak tekrar önüne dönüp kara hareleri daha da bir kararmış gibi siyah ayakkabıları ile içeri bir adım atıp, dirseğimden sertçe tutarak kenara çekip kapıyı sert bir şekilde çarptı. İki saniye olanlar ile afallasam da hemen kendimi toparlayıp kolumu çekmeye çalışsam da tutuşu sertti.

TUTKUNUN BEDELİ |+18|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin