Göz altları uykusuzluktan morarmıştı. Okul başlayalı sadece bir hafta olmuştu ve şimdiden deli gibi çalışıyordu. Dalgalı, sarı saçlarını ensesinde bir topuz yapmıştı, ama saçlarının önündeki birkaç tutam dışarı çıkmıştı.
Çok fazla makyaj yapan biri hiçbir zaman olmamıştı ama yanaklarına allık sürmeyi seviyordu. Onu tatlı gösterdiğine inanıyordu, göz altlarını biraz daha geri plana attığını düşünüyordu. Oysa hiçbir makyaj malzemesine gerek yoktu, p çok tatlı ve güzeldi.
Okulumuzda makyaj belirli bir yere kadar yapılabilirdi, çoğu kız çok fazla makyaj yapıyordu o ise sadece allık ve dudak parlatıcısını sürüyordu, yirmi üç numaralı dudak parlatıcısı.
Üzerinde okul formamız vardı, kulağında ise beyaz kulak üstü kulaklıkları. Otobüs durağında, tam karşımda duruyordu. Kulağının tek tarafını biraz çekmişti ve tek kulağı ile arkadaşlarını dinliyordu.
Bugün ayın sekiziydi, sekiz onun uğurlu rakamıydı. O yüzden uykusuzluktan ağlayacak olsa bile yüzünde bir tebessüm vardı. Arkadaşları ile herhangi bir konudan konuşurken bile bu kadar güzel olması çok tuhaftı, o çok güzeldi.
Esen rüzgar ile şişme montuna biraz daha sarıldı. Bacaklarının titrediğini biliyordum, bu yüzden dizlerini hafifçe bükmüştü. Üşüdüğünü bilmek üzülmeme sebep oluyordu her gün, dudaklarımı büzmek dışında bir şey yapamadım.
"Ahlas!" Mert koluma vurdu, "Ben kaçar, hadi görüşürüz." Ona döndüm, bakışlarımı yüzüne çevirdim. "Görüşürüz Mert."
O uzaklaşırken uzaktan gelen otobüsü fark etmiştim, bizim otobüsümüz olduğu için hızlıca karşı yola yani durağa geçtim. Kulaklıklarım kulağımda takılıydı ama dışarıdan gelen sesleri hâlâ duyuyordum.
"Görüşürüz kızlar!" Asel'in yanıma yaklaşması ile kalbim göğüsümü parçalayacak gibi atmaya başlamıştı. Otobüs, önümüzde durunca çekilip geçmesini bekledim. Otobüs kartını okuttuktan sonra arkanın iki önündeki koltuğa geçmişti. Bende otobüs kartımı okutup onun çaprazındaki arka koltuğa oturdum.
Belki bana şu anda onu bu kadar detaylı bildiğim için sapık diyorsunuz veya benim bir şerefsiz olduğumu düşünüyorsunuz. Ama aslında öyle değil, sadece ben ona çok aşığım. Meraklı bir aşığım.
Otobüs hareket etmeye başlarken kafamdaki tek düşünce yine oydu, her zamanki gibi. Kulağımdaki kulaklıkta Sarı Sarı Saçlar adlı şarkı çalmaya başlamıştı.
Bundan dört yıl önce karşı dairemize taşınmıştılar, ilk gördüğüm anda nefesimi tutmuştum. Dünyada gördüğüm en güzel şeydi sanki, dokunsam kıralacak gibiydi, çok narindi.
Daha sonra bu sevgi çoğaldı, aşka dönüştü. Her gün onu görme umudu ile evden çıkmaya başladım, sonra aynı okula başladık ve karşı sınıfımdaydı artık.
Daha da çok sevmeye başladım onu, her saatim onla geçmeye başladı. İzlemeye, detaylarını öğrenmeye başladım. Annemle kendi annesi yakın arkadaş olduğundan o da durmadan onu anlatıyordu ve artık aklımdan çıkmayan tek şey bu isim olmuştu, Asel Zeynep Özkan.
O benim aklımdan hiç çıkmıyordu, o ise beni görmüyordu. Bu artık eskisi kadar acı vermiyordu, alışmıştım bu düşünceye. Dört yıldır her gün kendi içimde yaşıyordum artık, onu sevmeyi bile seviyordum.
Kimseye anlatamıyordum, anlatsam ne diyeceklerini bilmiyordum. Ama ben böylede mutluydum halimden. Her gün otobüs durağında yanıma yaklaştığında duyduğum heyecan ve mutluluk bana yetiyordu. Yada onun gülümsemesini görmek, sesini duymak. Okul dönüşü apartman kapısını açıp onla geçmek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sarı Sarı Saçlar
Teen Fiction"Ben dört yıldır onun sarı saçlarına aşıktım." Kapak tasarımı: @berylate 150924'