2, kalp krizi

27 9 131
                                    

~Ahlas Mustafa Akkaya

Sanırım ölüyorum.

Yüzümde ağzımı yırtacak kadar büyük bir gülümseme, kalbimde sanki dünyanın en büyük depremi oluyordu. Tüm bedenim titriyordu ve ben hareket edemiyordum. Kalp krizi geçiriyor olabilirdim.

Ben demin dört yıldır aşık olduğum kızla konuşmuştum, beraber yürümüştüm, bir sonraki senden olur demiştim. Ben gerçekten yapmış mıydım yoksa hepsini kafamdan mı uyduruyordum?

Kalbimin sıkıştığını hissediyorum, kapıyı açıp eve girmek istemiyorum. Annemlere bu mutluluğumu nasıl anlatacağımı bilmiyorum. Sanırım hayatımın en mutlu anıydı.

Asel'le konuştum, dört yıl sonra ilk kez selamlaşmalar harici Asel ile konuştum. Asel ile konuştum, Asel'le.. biri ambulansı arayabilir mi?

Hâlâ gözümün önünden gitmiyordu, gözleri benim gözlerimdeydi ilk kez. Ela rengi gözleri benim gözlerimdeydi, başkasının gözlerinde değildi. Benim gözlerimdeydi, bana bakıyordu.

Arkadaşlarıyla konuşurken duyduğum sesiyle benle konuşmuştu. Arkadaşlarıyla konuştuğu veya denk gelişlerimizdeki teşekkürler harici cümlelerini benimle konuşmuştu. Gerçekten benle mi konuşmuştu?

Normalde biri bana Atlas dediğinde sinir krizi geçirebilirdim ama onun demesi umrumda bile olmamıştı, istediğini diyebilirdi. Yeter ki beni görmüş olsun, benle konuşmuş olsun.

Bakkala ilk girdiğim anda görmüştüm onu, çikolata reyonunun önünde. Daha ilk gördüğüm anda elim ayağım birbirine girmiş ve reyondaki birkaç şeyi devirmiştim. Daha sonra kasada, arkasındaydım. Yemin edebilirim, sadece kasada arkasında olmak bile benim kalp krizi geçirmemi sağlıyordu.

Daha sonra parasını evde unuttuğunu demişti, o an tüm bedenimin titrediğimi hatırlıyorum. Kalbim yerinden çıkacaktı, midem kasılmaya başlamıştı. Ve demiştim, "Ben hallederim abi" demiştim.

Sohbet etmiştik, ilk kez sohbet etmiştik. İlk kez görmüştü beni. Daha fazlasına gerek yoktu, o beni ilk kez görmüştü ve bu benim hayatımın en güzel günüydü. O bugüne hayatının en şanssız günü diyebilirdi, bugünden nefret edebilirdi ama ben bu tarihi asla unutamayacaktım.

Sekiz Ekim, Sekiz Ekim, Sekiz Ekim..

Kapıyı ben açmıştım ve o ellerimin titrediğini görmesin diye o kadar çaba sarf etmiştim ki. Yanakları soğuktan kıpkırmızı olmuştu ve açık teninde bu o kadar güzeldi ki. Islanan sarı saçları omuzlarından dökülmüştü ve sadece birkaç dakika önce tam burada benimle konuşmuştu.

Benimle konuşmuştu.. Başkasıyla değil, benimle. Onu dört yıldır her gün görme umuduyla evden çıkan benle, hayatının merkezine onu koyan benle. Benimle konuşmuştu, Asel benimle konuşmuştu, aşık olduğum kız benimle konuşmuştu.

Midemde bir şeyler yaşanıyordu, sanki göğüs kafesimdeki kalbim yerinden çıkmaya çalışıyordu. Başımın dönmeye başlaması ile kapıya tutundum hafifçe, yaşadığım şeyler gerçek miydi yoksa bir rüya mı emin değilim. Ama yüzümde kocaman bir gülümseme vardı, tüm haftamı mutlu geçirmemi sağlayacak bir gülümseme vardı.

Cebimdeki anahtarı çıkarıp kapıyı açmaya çalıştım, elim o kadar titriyordu ki yapmak zor olmuştu. En sonunda yapıp hızlıca içeri girdim, ayakkabılarımı çıkardım ve koşar adımlarla odama gittim.

Mert en yakın arkadaşımdı, kardeşimdi. Ama o bile bu sevgimi bilmiyordu, hiçbir zaman bilmemişti. Bu içimde yaşadığım duygu patlamasını kimseye anlatamayacağımdan odamda bir ileri iki geri giderken çığlık atmamak için zor duruyordum.

Sarı Sarı SaçlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin