Aslında bölümle alakasız, biliyorum. Ama birkaç dakika önce okuduğum kitabın, okuduğum bölümünde bahsedilen şeye bende değinmek istedim. Burdan yazara selamlar öncelikle, kendisi biliyor ne dediğimi. Bende onun bahsettiği şeylere değinmek istedim.
Aradan günler, haftalar geçmiş olabilir. Ama Ayşenur Halil, İkbal Uzuner, Narin Güran cinayetleri yaşandı bu ülkede. Ve bunlar ne ilkti, ne son olacaktı. Gebze Katliam'ı yaşandı bu ülkede. Birçok kadın öldürüldü bu ülkede, birçok çocuk katledildi bu ülkede, birkaç günlük kediler canlı bir şekilde çöp poşetlerine bağlandı, masum köpekler uyutulmak adına öldürüldü. Aradan zaman geçse de ben bunları yazmak istedim, yazan yazarı anladım çünkü aylar geçtikçe biz unutacağız. Unutmayacağız diyen herkes unutucak. Ama unutmamalıyız, unutursak sıra bizim çocuklarımıza veya kardeşlerimizi gelecek. Hatta belkide çocuğumuz olacak kadar yaşayamadan katledilen biz olacağız.
Bu ülkenin şu anda kurtulmaya ihtiyacı var ve bunu yapmak bizim elimizde. Bunu yapacak olan biziz, yapmak zorundayız. Çünkü Mutafa Kemal ve onun asker arkadaşları bu ülkeyi kurtarmak için can verdi. Şimdi sıra bizde ve bazen ülkeyi kurtarmak kan dökmek demek değildir. Bazen ülkeyi kurtarmak, susmamak ve unutmamaktır. Bu satırlar gerçek hayatta yaşadığımız 1984 kitabı için yazılmıştır. Ve dilerim ki bizim gibi bağırmaya çalışan insanlar bunu yapmak zorunda kalmaz. Sesimiz duyulur ve çocuklarımız tecavüz edilip dereye atılmaz, kadınlarımızın başları kesilmez, hayvanlarımız uyutulmak adına öldürmez.
#unutmadık #unutmayacağız-Yükselen yemi nasıl, istikbal sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak olan sizlersiniz!-
Okuduğunuz için teşekkür ederim.
~Asel Zeynep Özkan
Ertesi gün, akşam çözdüğüm sorulara tik atarken yüzümde bir tebessüm belirdi. Hepsi doğruydu ve bu beni mutlu ediyordu. Ağrıyan sırtımı dikleştirip biraz gerdim.
Yanımdaki telefonumu alıp birkaç dakika mola verecektim ki annem kapıyı tıklatarak içeri girdi. Elinde orta boylarda siyah bir kutu vardı. Kaşlarını çatarak kutuyu bana getirirken konuşmaya başladı. "Kızım bu sana gelmiş, bir şey mi sipariş etmiştin?"
Kaşlarımı çattım, kafamı iki yana salladım. "Acaba kızlardan biri mi gönderdi?" Annem omuz silktiği sırada Ufuk'un seslenmesi ile odadan çıktı. O çıktıktan sonra kutuyu merak ve şaşkınlıkla sakince açtım.
Ve gözlerim şaşkınlıkla büyüdü. Hafifçe yutkundum ve bozarım diye tutmaya bile çekindiğim şeye baktım. Sekiz tane kağıttan lavanta vardı kutuda. Kağıttan yapılmış el işiydiler ve o kadar güzeldi ki bozarım diye tutmaya çekinmiştim.
Onlar dışında sevdiğim birkaç çikolata vardı ve tekrar bir kutu daha vardı. Şaşkınlıkla kutuya bakıyordum. İçindeki diğer küçük kutuyu alıp açtığımda Ahlas'a götürdüğüm kekin olduğu tabak ve tabağın üzerinde bir yemek kutusunda dışarıdan alınmış ama çok güzel kokan ve duran bir Waffle vardı. Gözlerim iyice büyürken tabağı çıkarıp masama bıraktım.
Gözlerim tekrar lavantalara kaydı. Lavanta benim en sevdiğim çiçekti. Ve birinin benim için bu kadar uğraşarak bunları yapması, hem şaşırmama hemde heyecanlanmama sebep olmuştu. En çokta mutlu olmama.
Hâlâ şaşkın bir şekilde lavantalara, çikolatalara ve Waffle'a bakıyordum. En sevdiğim çiçeğin kağıttan yapılmış hali, en sevdiğim çikolatalar ve en sevdiğim tatlı duruyordu karşımda.
Bozmamaya özen göstererek lavantaları masaya bıraktım. Bırakana kadar ellerimin titrediğinin farkında değildim. Ondan sonra üç bitter çikolatasını da masaya bıraktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sarı Sarı Saçlar
Novela Juvenil"Ben dört yıldır onun sarı saçlarına aşıktım." Kapak tasarımı: @berylate 150924'