10, özel anlar

8 2 0
                                    

~Ahlas Mustafa Akkaya

O hafta boyunca feci bir şekilde hasta olduğum için okula dn erken pazartesi gidebilmiştim. Ve o hafta içi Asel'i bir daha sadece bir kere görmüştüm, onda da ödevleri verip gitmişti. Tabii ki ondan sonraki günlerde ona olan özlemle yine yanıp tutuşmuştum. Bugün ise bir pazartesi öğlesi, okul bahçesinde yine onu izliyordum.

Sarı saçları dökülmüştü omuzlarına, üşüdüğü için ceketine sarılmıştı yine. Leyla ve Aslı ile sohbet ediyordu. Çok uzağımızda değildi o yüzden net bir şekilde görebiliyordum. Dudağında dudak parlatıcısı vardı ve yanakları soğuktan ve allıktan dolayı kırmızıydı. Bu şekilde küçük bir çocuğa benziyordu ve çok tatlıydı.

Dudağımda bir tebessümle onu izlemeye dalmışken Mert kolumu sardı. "Ahlas ben aşık oldum." Bakışlarımı Asel'den zorla çektim, Mert'e döndüm. Kaşlarımı çattım, "Bu sefer kime?"

"Kanka bu sefer ciddi. Gerçekten abayı yaktım sanırım." Dudaklarını büzüp etrafa baktı. "En büyük korkumda sana benzemek Ahlas, ya bende dört yıl onla yakın olamayıp platonik olursam?"

Kaşlarımı daha fazla çatıp, kolumu Mert'ten kurtardım. "Si-" sözümü keserek tekrar koluma sarıldı. "Ben aşık oldum Ahlas!" Ağlayarak konuşmuştu.

Bıkkınca nefesimi verdim. "Kime?" Bakışlarını kolumdan çekip yüzüme çevirdi. Gözlerindeki bakış gerçekten başkaydı. Eğer şu an sırıtırsam hayatta söylemezdi o yüzden susmakla yetindim. Birkaç saniye duraksadı, en sonunda o ismi söyledi. "Aslı."

Şaşkınlıkla mutluluk arası bir yerde gidip gelirken gözlerim büyüdü. "Asel'in Aslı?" Sorduğum soruyla kafasını evet anlamında salladı. Yüzümde kocaman bir sırıtış oluştu, bakışlarımı etrafta dolandırdım. Aslı ve Asel'i görmemle sırıtışım daha da büyüdü.  

Gözlerim tekrar bahçede dolandı. Geçen haftalarda nöbetçi olan Deniz'i görmemle daha da büyük sırıttım. Kolumu, Mert'ten kurtararak yürümeye başladım. "Sen burada bekliyorsun, sakın gelmiyorsun tamam mı?"

Mert omuz sikti. Hızlıca Deniz'in yanına koştum. Beni görmesiyle sırıttı, "Ahlas abi? Hayırdır bir şey mi var?"

Büyükçe sırıttım, "İşimiz düştü yine sana." Deniz arkadaşlarından uzaklaşırken beraber yürümeye başladık. "İki ödeve yaparız be abim."

Büyükçe sırıttım. "Anlaştık. Şimdi beni iyi dinle." Elimle Aslı'yı gösterdim, "Şu kızı görüyor musun? Kızıl, kıvırcık saçlı olan? O kızın adı Aslı, bunu aklında tutuyorsun şimdi."

Daha sonra elimle Mert'i gösterdim. "Şu siyah saçlı, uzun boylu çocuğu görüyor musun?" Başını salladı. "O çocukta Mert." Bakışları anlamsızca bana döndü. "Ee abi?"

"Ee'si abicim, sen şimdi Aslı'nın yanına gidip bir çocuğun ona öğleden sonra beşte buraya yakın olan kütüphanede bir sürprizi olduğunu söyleyeceksin. Kim dediğinde de Mert'i göstereceksin, tamam mı? Bak sakın beni göstermiyorsun, Mert'i gösteriyorsun. Sonra da Aslı'nın cevabını gelip bize iletiyorsun, tamam mı?"

Deniz başını salladı. "Anladım abi de ben böyle çöpçatan olmaya başladım." Sessizce ofladı, omzuna hafifçe vurdum. "E o zaman yapma, ödevlerde kalsın."

"Yok, yok." Sırıttı. "Ben şimdi yapıyorum güzel abim." Gülümsedim, "Aferin, o zaman birazdan görüşürüz." Yanından uzlaşarak bana merakla bakan Mert'in yanına yürüdüm. "Ne oldu? Ne yaptın?" Mert'in sorusu ile daha büyük sırıttım.

Sarı Sarı SaçlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin