Call

67 8 18
                                    

Max

Yoktu..1 haftadır yoktu...

Bana gelen son mesajla bakışıyordum. Mesajda Fransa'da annesiyle beraber olacağı yazıyordu ama hayır annesiyle beraber değildi.

"Yer yarıldı içine girdi sanki " dedi Lando.

"Carlos,babanla konuşsak belki bir yardım dokunur?" Diye devam etti.

Sonuçta Carlos'un babası bu işlere hakimdi. Tabi ki birşeyler bulurdu.

"Aradım ama telefonlarına bakmıyor"

"Bu böyle olmayacak" dedim ayaklanarak. Amacımın babamdan yardım istemek olduğunu bilen Daniel hemen öne atılarak konuşmaya başladı.

"Max dur! Henüz nolduğunu bilmiyoruz zaten. Hiç telefonunu aradınmı"

"Açmadı"

"İyi o zaman birdaha ara,açmazsa polise gideriz. Tek seçenek baban değil"

Kafa salladım ve numarayı çevirerek cevap verilmesini bekledim. Açan olmadı. Lewis o sırada tanıdık bir akrabasını arayarak yardım isterken, Carlos sonunda babasına ulaşmıştı. 10-15 dakikamız Carlos'un babasının yardım etmeyi kabul etmesini umarak geçti.

Carlos konuşmak için odadan çıkmış bahçede dolaşıyordu. Yüz ifadesinden pek birşey anlasılmasada iyi bir haber almışa benziyordu. Bir belkide iki dakika sonra içeriye girdi.

"Bir iyi birde kötü haberim var, ilk hangisini söylememi istersiniz?"

"Söyle artık." Diye çıkıştı Lando.

"Pekala iyi haber babam Charles'ın nerede olabileceğini biliyormuş"

"Peki ya kötü haber?" Diye sordu Lewis.

"Kötü haber ise Charles şu anda Jack Cooner'ın oğluyla beraber"

Sinirden tırnaklarımı elime geçiriyordum. O şerefsizi orada öldürmeliydim diye düşünmeye başladım. Oluşan sessizliği yine Carlos'un bozmasıyla onu dinlemeye devam ettim.

"Ama iyi bir haberim daha var." Dedi Carlos hepimiz merakla ona doğru baktık.

"Babam bizim için gereken her türlü desteği sağlayacağını söyledi" diye devam etti Carlos.

Ardından telefonum çalmaya başladı. Arayanın numarası kayıtlı değildi ama gizlide değildi. Belkide Charles'dır diye telefonu açtı.

"Alo?"

"Max? Sen misin?Aman tanrım sonunda sana ulaşabildim."

Onun sesiydi bu. Evet onu aramıştı ona bir işaret vermişti.

"Charles neredesin neler oluyor?" Diye sordum vakit kaybetmeden. Sesi titriyordu ve nefes nefeseydi.

"Çok vaktim yok Max. O hemen gelebilir. Beni tutsak tutuyor,ıssız bir yerdeyiz. Kaçıp karakola gidebildim ama karakolda adamları var. Sakın polislere güvenmeyin!"
Dedi ve ardından bir ses daha duydum.

"H- ..Charles ne yapıyorsun burada?

C- Hiç..hiçbirşey sadece geziyordum..bahçede..

H- Hayır birisiyle konuşuyordun Charles duyduklarımı bilirim

C- Yanlış duymuşsun o zaman.

H- O elindeki ne?"

Ardından telefon kapandı ve şimdi başı dertteydi.

"Onu bulacağım,onu bulup geberteceğim!"

"Max sakin ol n'oldu?"

"Charles yakalandı. Belliki gizlice beni aradı sonra o sapık herif onu yakaladı."

"Max önce sakin ol Charles eğer telefonu saklayabilirse onu bulabiliriz" diye araya girdi Lewis.

"Telefonun yerini tespit ettirebilirim" devam etti.

"Pekala" dedim sakinlesmeye çalışırken. Lewis daha önce FBI'da çalışmış arkadaşını arayarak ona telefon numarasını verdi. Yaklaşık yarım saat sonra konum, mesaj yoluyla bize iletilmişti.

Tam kapıdan çıkarken içeriye giren Pierre ve Yuki ikilisiyle karşılaşmamız mükemmel zamanlamaydı.

"Birşeyler bulabildinizmi?" Diye sordu Pierre. Sesi endişeliydi.

"Sanırım nerede olduklarını bulduk"

"İyi ne duruyoruz o zaman" dedi Yuki

"Hayır o kadar kalabalık gidemeyiz" diye araya girdi Daniel.

"Daniel haklı zaten Carlos babasına haber verdi."

"O zaman ben,Pierre,Daniel ve Carlos gidiyoruz" dedim ve evden çıktık.


Woaaaw gaza gelip bir günde iki bölüm atıyorum çünkü sevdiğim çocuk yazdı🫨

Herneyse seviliyorsunuz aşklar 💓




Inside Darkness -LestappenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin