eighteen

387 64 9
                                    

***

Sadece anlık gelen özgüvenin patlaması ile gerçekleşmişti ve ciddi anlamda kendi yaptığıma anlam verememiştim.

Hem çok utanmış hem de kendimi rezil etmiştim.

O an herşeyi unutup Hyunjin ile öpüşürken kolunu belime sardığında herşeyı algılamıştım. Ondan ayrılıp hızla oradan çıkarken arkamdan koştuğunu anlayabiliyordum.

Bu olmamalıydı. Mantığımı ezip kalbimi dinlememeliydim. Belkide en başından buraya gelmemeliydim.

Kendimi evden dışarı attığımda hiç zaman kaybetmeden koşmaya başlamıştım. Buranın konumunu tam bilmiyordum taksi ile gelmiştim ve nasıl geri döneceğimi bilmiyordum.

Yaşadığım karmaşadan dolayı dolu gözlerim ile koşmaya devam ederken bana yetişmesi ve kolumu tutması bir olmuştu.

Ona kırgın gözlerle bakarken gözüme çok pişman gözükmüştü. Yaşlarım göz pınarlarımı terk ederken kolumu ondan çekmiştim.

O an ne yaptığım hakkında bir fikrim yoktu tek düşündüğüm onu affetmediğimi anlamasıydı. Elimi yanağına sert bir tokat atmak için kaldırdığımda bileğimden tutmuş ve bedenlerimizi birleştirmişti.

Başta onu itip bağıracakken kollarının beni sarması ile üzerime çöken rahatlama hissine kapılmadan edememiştim.

Kafayı yiyecek durumda olsam bile bana sıkıca sarılması bir anlığına herşeyi unutturmuş gibiydi.

Benim tatlı Hyunjin'im geri dönmüş gibiydi.

Kolları arasında kaskatı olan bedenim rahatlarken herşeyi es geçip kollarımı boynuna sardım.

Yüzü boynuma gömülü şekilde dururken boynumun ıslandığını hissetmiştim.

Ağlıyor muydu?

İç çekme sesi de eklenince benimde göz yaşlarım akmaya başlamıştı. Birbirimize sarılmış halde birbirimiz için ağlarken sırtımızdaki yükleri bir kenara bırakmıştık.

Gerçi ikimizde biliyorduk yüklerimizin biz bir kenara bıraksak bile bizi bulacağını.

Boynum girintimde içli içli ağlamaya devam ederken sessiz bir mırıldanma çıktı ağzından.

"Özür dilerim."

Yorgun sesi beni daha da parçalarken bu sefer sesli bir şekilde ağlamaya başlamıştım. Göğsüne yaslanıp gözyaşlarımı oraya döküp hıçkırarak ağlamaya başlamıştım.

Ne onunla ne de onsuz oluyordu ve bu gerçek beni çok yoruyordu. Kısa sürede onsuzluk bana iyi gelmiş gibi gözükse de her gece fotoğraflarımıza baktığım bir gerçekti.

Kafamın dağınıklığından ağlamaktan kızarmış gözlerimi onun gözlerine getirmiştim. Gözlerimiz kesişirken ikisinden de aynı duygu akıyordu: Özlem.

Gözlerimize hasret giderir gibi bakarken güzel harelerini üzerimde gezdirişini bile çok özlediğimi fark ettim.

Bu sefer o buluşturdu dudaklarımızı. Öyle yakıcı bir hiss uyandırmıştı ki bende akan göz yaşlarımda bana serinlik yerine alev etkisi veriyordu.

Dudaklarımız hareketsiz şekilde sadece birbiri üzerinde soluklanırken bir süre sonra geri çekilmiştim.

Yüzümü tekrar göğsüne gömüp kokusunu biraz içime çekmiştim. Bir süre sonra parmak uçlarımda yükselip yanağına bir öpücük bıraktıktan sonra istemeyerek ondan ayrılmıştım.

Beni durdurmak, "Gitme." demek istiyordu fakat o an anlamıştı en iyisinin beni yalnız bırakmak olduğunu.

Yorgun bir şekilde ana caddeye yürümüş ve sonunda bir taksi bulup evime dönmüştüm.

Kendimi yatağıma atarken başımın ağrısından uyuyamamıştım.

Şuan yaşadığım hiçbir şeyden pişman değildim. O bana ne yapmış olursa olsun asla kıyamazdım o bakışlarına.

***

Friends  - {Hyunlix}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin