(2) - kandın mı? kandırıldın mı? 🖇️

42 13 25
                                    

Yeni çocuk... Bizi görmüştü...

Omuzlarından tuttum çocuğu öylece bırakarak çömeldiğim yerden kalktım ve zihnimde ki sinir bozucu sorularla ona baktım.

Bizi yanlış mı anlamıştı? Ne görmüştü, gördüğünden ne anlamıştı? Emin değildim...

Gözlerden uzak karanlık bir depo da içlerinden biri yarı çıplak -ve vücudunun belli başlı yerlerinde morluklar bulunan- iki adam bu pozisyonda yakalanmıştı. Dışarıdan üçüncü bir göz olarak bakıldığında insan kafasını iyi şeylere yoramıyordu. Bu şekilde yanlış anlaşılmak isteklerim listesine yazacağım son şey bile olmazdı, ben asla böyle bir şey yapmazdım. Eğer çocuk bizi aklımda ki bir durumun içindeymişiz gibi görmüşse başımıza bir hayli büyük bir bela almıştık.

Bize dehşetle bakan ve duruma kafasında netlik getirmeye çalışıyormuş gibi görünen sarışın çocukla konuşmak için yürüyecektim ki, ufak bir adım attığım an çocuk korkuyla irkilerek üst kata koşmaya başladı. Sinirle nefes vererek merdivenlerin başına kadar koştum, ama çocuk çoktan gözden kaybolmuştu.

Belki peşinden gidip olaya bir açıklık getirmeliydim, ama yanımda baygın gözlerle beni izleyen zavallı buna engel oluyordu. Minjun gibi bir pislikten her şey beklenirdi, bunu yapması beni şaşırtmamıştı ama şaşırtmadığı kadar sinirlendirmişti. Hatta kudurtmuştu. Özellikle de o piçin altında çaresizce ağlayan çocuğu görünce damarlarımda akan kan öyle bir süratle akmaya başlamıştı ki onu boğmak istemiştim. Ama o an bunun sırası asla değildi. Yılların hıncını ve kinini tek bir güne saklıyordum... O gün elbette gelecekti.

Kafa konuşmamın bitmesini beklemeden meraklı ve korkmuş bir sincap gibi beni izleyen çocuğa baktım ve yüz ifademi yumuşattım. Muhtemelen az önce yaşadığı şeyler onu duygusal açıdan yıpratmıştı, yüzümü bu ifadeyle görüpte kendini daha da kötü hissetmesini istemedim.

Ona doğru çömeldim, parmak uçlarımı yere bastırarak destek aldım ve kıyafetlerine doğru eğildim. Kıyafetlerini yavaşça ona uzattım. O ise bitkin bir şekilde ne yaptığımı izliyordu. Bir kaç saniye gözlerime baktıktan sonra onları güçsüz bir tutuşla aldı ve gömleğini kollarından geçirmeye başladı.

Gözlerinde ki solgun bakışın beni o ana sürüklemesine izin vermeden konuştum:

"Hey, adın ne?"

Hafif ve kısık sesimle bakarken dalıp gittiği duvardan gözlerini ayırmadan cevap verdi:

"Jisung."

Adını öğrenmemle yüzümde ufak bir tebessüm belirdi. Hoş bir isimdi, ona yakışıyordu.

"Güzel isim. Ben de Minho, tanıştığıma memnun oldum."

Bu kez gözlerini duvardan çekti ve gözlerime sabitledi. Bir şey soracak gibiydi.

"Sence bu hayatı yaşamanın bir anlamı var mı?"

Aniden sorduğu soruyla yüz kaslarım hafifçe gerildi. Gözlerinde ki duygu yoğunluğu beni derinden etkilediği için gözlerimi kaçırmak zorunda kaldım. 

Anlayamıyordum. Minjun ona bunu bir kereden fazla mı yapmıştı? Bu olayın ardında başka bir şey mi vardı. Normal bir insan böyle bir soğukkanlılık sergileyemezdi böyle bir durumda. Bu olayın ardında uzun bir hikaye olduğundan emindim. Ayrıca sorduğu soruda hayatından bıkmış olduğuna ve en kötüsünü düşünmeye başladığına delaletti.

Gözlerimi kaçırdığım yerden ayırmadan, dürüstçe cevap verdim:

"Sanırım..."

Sanırım istediği cevabı verememiştim. Gözlerini az önce diktiği yere tekrar dikti ve kafasını yana yatırdı. Bu hâli ona acımama sebebiyet vermişti.

OnlyOne - minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin