11.bölüm

1 0 0
                                    

Odamda oturuyordum herkes ayrı ayrı odasındaydı bir süre sonra çok bunalmış hissettim aşağı mutfağa indim bardak çıkartıp içecek doldurdum yukarı çıktım önce berfunun kapısını tekmeleyerek açtım masasına içeceği bıraktım sonra Heranın kapısını tekmeleyip açtım ve onunda masasına bırakıp tüydüm odama çıktım Zeyşandan bir mesaj geldi 18 Mart için ekipçe Çanakkale'ye gitmeyi teklif ediyordu tereddüt etmeden kabul ettim yarın 17'siydi yarın gider bir gün konaklarız 18 Martta ziyareti gerçekleştirip döneriz demişti sırt çantamı hazırladım...

Sabah kalktığımda kızlara haber verdim erken yola çıkacaktık saat 07.00'da tüm ekip Esen boğa'daydı uçağa geçtik sağ tarafımda nesli solumda ise Arel oturuyordu Nesli konuşma başlatmaya çalışıyordu ama son uçak deneyimimden dolayı biraz gergindim Nesli bana doğru eğildi sadece ikimizin duyabileceği bir şekilde konuştu
"İyi misin gergin görünüyorsun"
Açık olmaya karar verdim
"Değilim son seferin biraz garipti o yüzden tetikteyim"
"Ne oldu bana anlatabilirsin"
"Uçak görevliler hariç bomboştu ve kapkaranlıktı biraz gerici bir uçuştu"
"Ah anladım bunu Zeyşan'a söyleyelim o ilgilenir keşke ilk anda söyleseydin uçagı karantinaya alırdık"
"O kadarına gerek yok Nesli hem birşey olmadan geldim"
"Olsun yinede tedbir iyidir"
"Tamam sen bilirsin"
Nesli sözlerimden sonra daha dikkatli davranmaya başladı etrafı sürekli gözlüyordu bir ara tuvalete gitmek için kalktım girip çıktım yerime tekrar oturdum tam kemerlerimi takmayı bitirdiğimde bir anda uçak sallanmaya ve ışıklar yanıp sönmeye başladı uçak türbülansa giriyordu Arel'in elini elimin üstünde hissettim tırnaklarını derime batırdı gözlerini kapatmıştı kafasını eğmiş ağzında bir küfür yuvarlamıştı
Nesli bu sırada Bahtiyarın yanındaydı ben koltuğuma geçerken o lavaboya gidecekti ama uçak türbülansa girince Bahtiyarın yanına oturdu Arel'e döndüm diğer elimle boştaki elini tuttum tamamen ciddi yaklaştım "Arel tamam sakin ol birazdan geçecek sakin kalmaya çalış tamam mı?" Arel hâlâ gözlerini açmıyordu uçak düzgünce uçmaya başladığında yavaşça gözlerini açtı elimle onun elini tuttuğumu görünce elini geri çekti o an bilinçsizce elimi tuttuğunu fark ettim diğer tırmaladığı elimi çekip koltuğun yanına gizledim önüme döndüm Arel'in de konuşmaya niyeti yoktu pencereden dışarı bakıyordu bluzumun kolunu iyice çekiştirip elimi gizledim bir süre sonra uçuş bitti uçaktan indik Arel kimseye söylemeden ortalıktan kayboldu bir bu eksikmiş gibi ekipçe koskoca Çanakkalede Arel i aramaya başladık adam bir anda yok oluyordu havalimanında bulamayınca Zeyşan otele gidip yerleşelim o sonra gelir dedi otele gittik yerleştik tırmık izlerinin üstünü basit bir yara bandıyla kapattım üzerime beyaz sade vücuda yapışan bir tişört giydim ve beyaz üstü mavi çiçekli uzun bir etek odadan çıktım Zeyşana bildirip dışarı çıktım bir araç firmasından otomobil kiraladım Etrafı dolaşmaya başladım bir süre sonra bir kumsala geldim arabadan biraz inmek istedim kumsala adım attığım anda sandalyelerin kumla doldu uzakta denizin yakınında tanıdık bir silüet gördüm yaklaştım "Keşke haber verseydin" dedim bana döndü "sen napıyorsun burada?" Dedi "öyle geziyorum işte burada başka ne yapabilirim" dedim "ben ne bileyim burada gezdiğini" dedi "tamam süt bebesi atarlanma hemen" dedim Arel bana yaklaştı "bir daha bana süt bebesi deme" diye çıkışta "noldu süt bebesi alındın mı? Hem dersem ne olur süt bebesi?" Dedim meydan okurcasına "hemen göstereyim" dedi Arel bir anda tuttu kaldırdı beni feleğim şaştı denize doğru hızla gitti birden buz gibi suya attı "Amına koyim senin Ariel" diye bağırdım son kez su buz gibiydi tüm vücudumu sardı Arel umursamadan uzaklaştı ama bir sorun vardı yosunlar ayaklarımı tutmuştu suyun içinde eğilmiş yosunları koparmaya çalışıyordum nefes almaya bile fırsatım olmamıştı ciğerlerimdeki tüm hava tükeniyordu gözlerimin önü bulanıklaştı yavaş yavaş ağzımdan nefes vermeye başladım yüzmede de çok iyi değildim Ankara'da öğrenecek fırsatım olmamıştı çok az biliyordum bir yandan nefessizlik bir yandan yosunlar bir yandan suyun soğukluğu geliyordu boğuluyordum buranın bu kadar derin olduğunu düşünmemiştim kurtulamayacağımı anladım nefesim tükendi gözlerimin önü kararmaya başladı bir silüet gördüm tamamen kararmadan yaklaşan birini gözlerim karardı uyandığımda kumsalda yatıyordum çoktan akşam olmuştu yavaşça ayağa kalktım kıyafetlerim kurumuş ama saçlarım ıslaktı kiraladığım arabaya gittim iyi ki çalınmamıştı anahtar üzerindeydi arabaya direkt binip kapıları kilitledim telefonum çalıyor Akif arıyordu telefonu açtım

-Efendim Akif
+Belkız sabahtan beri nerdesin sen?
-Kusura bakma dümleğin biriyle karşılaştım telefonu daha yeni açabildim.
+Korkuttu bizi ulaşamayınca birşey oldu sandık
- Endişelenmenize gerek yok birşey olmadı.
+Tamam o zaman.
- Görüşürüz.
+Belkız biz Troya Antik Kentindeyiz burada bir etkinlik varmış Nesli katılmak istedi bizde geldik sende buraya gel
+Tamamdır gelirim Görüşürüz
- Görüşürüz dikkatli ol
+Olurum.
Konuşmayı bitirdik ben arabayı sürmeye başladım önce kıyafetlerimi değiştirmeye karar verdim otele uğradım bu sefer siyah giyindim simsiyah midi cepli bir elbise giydim altınada spor ayakkabılarımı geçirdim saçıma özenmedim merdivenden inerken at kuyruğu şeklinde bağladım arabaya tekrar bindim ve ekibin yanına gittim Akif'in yanında durdum
"Nesliyle Zeyşan nerede?"
"Daha yeni uzaklaştılar sutun mu ne varmış ona bakacakmışlar şu tarafa gittiler istersen sende git"
"Olur gideyim merhaba ve görüşürüz Akif"
"Sanada merhaba ve görüşürüz Belkız"
Bir an Arelle göz göze geldik iki parmağımla gözüm üstünde yaptım ve kızları bulmak için yürüdüm Akif sutun dedi de burada her yer sutun fark etmeden bayağı uzaklaştım son sütuna kadar geldim etrafıma bakındım tam geri dönerken bağırış sesleri duydum Nesli "Arel dur!" diyor Bahtiyargil Arel'i tutmaya çalışıyordu koşarak geldim gördüğüm şeye kaskatı kesildim Arel'in manyak gibi saldırdığı o kişi o mavi gözler o inci kadar beyaz yenve gece kadar karanlık saçlar ona aitti Altuğ'a
Dudağının köşesinden kan akıyordu yerdeydi bir eliyle yerden destek alıyor diğeriyle kanı siliyordu Arel hâlâ ona saldırmaya çalışıyordu bir an Bahtiyar ve Akif'in elinden kurtulup Altuğ'a doğru koştu benden beklenmeyeni yaptım kendimden de beklemediğimi önüne geçtim Altuğ için kendimi siper ettim Arel durdu "yapma" diyebildim sadece boğazım düğümlendi sesimden kırılganlık akıyordu ben bile yıllar sonra ilk defa kendimi böyle görüyordum Akif ve Bahtiyar tekrar Arel'i tuttu Arel hiç bir şey demedi bana donup baktı Akifler onu resmen sürükleyerek götürüyordu Nesli ve Zeyşan'a baktın yerde ki Altuğ'a bakıyorlardı "ben hallederim siz gidin" dedim Zeyşan "emin misin?" Dedi başımla onayladım onlar da uzaklaştı arkamı dönüp Altuğ'a baktım kalbim deli gibi atıyordu  yavaşça yaklaştım Altuğ kalkmaya çalışıyordu elimi uzattım elimi tuttu ayağa kalktı
"Üzgünüm böyle karşılaşmak istemezdim Efsun"
O isim tekrar anlamını buldu yıllar sonra ilk defa ruhumun zincirleri çözülüyor o zincirleri tutamıyordum Altuğ yaklaştı elini perçemime attı nazikçe kulağımın arkasına sıkıştırdı
"Gitmeliyim ama tekrar görüşeceğiz yemin ederim görüşeceğiz" elini yanağıma koydu ve kısık bir sesle anlamadığım başka bir lisansa konuştu
"Nous nous reverrons, je le jure, ma fleur de lys" arkasını dönüp uzaklaştı ben hiçbir şey söyleyemedim tek bir kelime bile söyleyemedim yüzümde tek bir göz yaşı süzüldü yanağımdan o uzakta kayboldu ardından koşma sesleri duydum bana doğru yaklaşan Arel hızla yanımdan geçip Altuğ'un gittiği tarafa koştu Zeyşan ve Nesli iki tarafımda durdu Akif ve Bahtiyar da Arel in arkasından koştu kızların ikiside telaşlı bir şekilde korkuyla kocaman açılmış gözlerle bana baktı ve "İyi misin?" Diye hızla sordu cevap veremedim sadece ileri bakıyordum "Nesli sen bizimkilerin peşinden git ben Belkız'ı arabaya götüreyim" dedi Zeyşan "tamam ama irtibatta kalalım" dedi Nesli ve koşarak ekibin kalanının peşinden gitti Zeyşan bir elini arkamda doladı benimle yürümeye başladı sonradan konuştum biz yürürken "Ekip neden telaşlı? Neden koşarak gittiler?" Dedim Zeyşan duraksadı önce yere baktı gözü bir süre orada oyalandı sonra bana döndü arabanın tam yanındaydık ellerimi tuttu
"Belkız sakin olmalısın önce bak bu söyleyeceklerim biraz ağır olabilir"
Ona dimdik baktım "Zeyşan direkt söyle" dedim Zeyşan yutkundu derin bir nefes aldı ve konuştu "Bak Belkız demin Arel'in saldırdığı kişi normal bir sivil değilmiş  ve Arel bizim seni orada tek bıraktığımızı duyunca deliye döndü yanında olduğun kişi o... O Kurt'muş." Dedi boğazım düğümlendi neye şaşırmam gerekiyordu bilemiyordum Zeyşan dayanamayıp bana sarıldı
"Ben... Ben gidebilir miyim Ankara'ya"
Dedim Zeyşan beni ilk kez bu kadar duygu gösteriyorken görüyordu
"Gidebilirsin ama dikkatli ol lütfen ve her yarım saatte bir bana durumunu bildir evine varana kadar"
"Tamam" dedim arabaya bindim önce otele uğradım eşyalarımı aldım sonrasında telefonumdan bulduğum yarım saat sonra kalkacak olan uçak biletini aldım havalimanı...uçuş...iniş...

Welcome To HellHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin