3.Bölüm

1 0 0
                                    

İnsan insana bunu yapmaz anne ayıp değil mi ulan
Bu sözlerimin nedenini merak ediyorsunuz demi hemen 15 dakika önceye yolculuk yapalım.

Uyanmış çayımı içiyordum annem telefonunu salonda unutmuş bende kendiminkini şarj olsun diye bırakmıştım fırsat bu fırsat anneme yüklediğim simsi oynamalıyım diyerek telefonu açtım ama Sims yerine yanlışlıkla yandaki uygulamaya yani galeriye girdim bir baktım Altuğ var dedim ne alaka birde uyurken çekilmiş WhatsApptan gelenlerin olduğu klasöre düşmüş bende WhatsApp a girdim  üstte beni Niran teyzenin telefon numarası karşıladı bende girdim ama lanet olsun ki sadece fotoğrafı çekilen Altuğ değilmiş ah be kader ortağım yazık bize annem dün beni uyurken çekmiş gariban ben herşeyden habersiz ayıma sarılmış tatlı tatlı uyuyordum ah ulan ah yapılır mı bu bize Altuğla birleşip garibanlar derneği açmalıyız bir süre boyunca oturup bizim garibanlığımıza dertlendim sonra götümde uzun süreli oturmaktan oluşan ağrıyı hissedince kalkıp kendi odama gittim gitmemle telefonuma mesaj gelmesi bir oldu aldım telefonu annem yazmış kadın seslensen duyarım niye mesaj atıyorsun anlamadım ki ben mesajı açarken kapı açılıp kapandı bu annem ben tepki veremeden tüymüş demek oluyordu mesaja bakma zahmetine girdim neymiş akşam düğün varmış neymiş gelmek zorundaymışım neymiş kuzenimin düğünüymüş mış miş- lan bir dakika KUZENİMİN DÜĞÜNÜ OLACAK VE BEN BUNU SON ANDA MI ÖĞRENİYORUM LAN NİYE BANA HABER VERMİYORSUNUZ ÜVEY EVLAT MIYIM BEN YAZIKLAR OLSUN BE  ufak çaplı drama queenligimi sergileyip dolabıma uçtum sonuçta kuzenimin düğünü bu sefer o elbiseyi giyicem arkadaş giymezsem zaten beni evlenicek olan kuzenim başta kıtır kıtır doğrar iyi ki bunun muhabbetini önceden yapmıştık da pantolonla gitme fikri aklıma bile gelmedi (yalan çantama attım bile) saat neyseki daha sabah 12 ya daha geç haberim olsaydı o zaman nasıl hazırlanacaktım elim ayağıma dolaşır bir sakarlik yapardım kesin hızlıca herşeyimi hazırladım çantama koyacaklarımı koydum makyajımı nasıl yapacağımı düşündüm hangi ayakkabıyı giysem diye düşündüm vakit bolken bende hemen herşeyi hallettim

Hava kararmaya başlamıştı ben zaten hazırdım siyah saten elbisemi giymiştim makyajımda o kadar abartı değildi gümüş tonlarında far güzel bir eyeliner ve vazgeçemediğim süper ötesi koyu kırmızı rujum bu ruj benim için çok önemliydi insanların imzası olur ya benim imzamda bu ruj du rujuma dokunma canımı ye ama ne olursa olsun rujuma dokunma. Annem aniden bağırınca irkildim bu kadın şu huyundan niye vazgeçmiyordu güzel güzel seslensene be annecim niye bağırıyorsun neyseki bu bağırışın anlamını biliyordum telefonumu ve çantamı alıp odamdan çıktım annem kapının önünde beni bekliyordu babam arabaya gitmişti anneme podyum yürüyüşü yapıp cenazeyemi gidiyorsun yorumumu alınca kombinimin süper olduğunu anlamıştım hemen annemden çevik bir hareketle sıyrılıp topuklularımı giydim topuklu topuklu değil burj Khalifa'ydı resmen topuğa topuk demeye bin şahit ister bu farklı birşey arkadaşım neyseki yürümekte zorlanmıyordum kızlara bu doğuştan yüklenen topukluyla yürüme özelliği favorim. Hızlıca merdivenlerden inip arabaya atladım... Atladım atlamasinada bu düğün salonunun yeri niye İstanbuldan ığdır a gidiyormuşuz gibi  niye bu kadar uzak daha yakın yok muydu git git bitmiyor.

Düğünün 3. Saatini devirmiş bulunuyoruz biraz daha burada oturmaya devam edersem sıkıntıdan yeter lan diye çığlık atıcam masadaki kuru yemişlere bile düşmanca bakmaya başladım çok sıkıcı ve neymiş kuzenimin düğünüymüş ve sonuna kadar bizim burda olmamız lazım mış neden bitmiyor bu düğün nedeeeğğğnn o kadar sıkıldım o kadar sıkıldım ki bunu dağlara taşlara kazıyacağım şimdi
Cidden çok sıkıldım "Efsun" annem adımı söyleyince garip bakışlarımı ona çevirdim "efendim anne" dedim
"Sen biraz dışarı çık hava al istersen" annem kulağıma eğildi "insanlara onları öldürecekmiş gibi bakıyorsun" annem bunu söyleyince kaşlarımı çatıp etrafa korkunç bakışlar attığı mı fark ettim ayağa kalkıp düğün salonundan çıktım dışarıda az kişi vardı ama yinede insanların olduğu alanlar boğucuydu bende düğün salonunun geniş bahçesinde bir süre yürüdüm bir kaç sütunun olduğu bir yer buldum biraz burada takılmaya karar verdim kollarımı önümdeki korkuluklara yasladım hafifçe vücudumu büküp derin bir nefes verdim sonrasında ellerimi korkuluklara dayayarak doğruldum gözlerimi kapatıp sakince nefes aldım sırtımda birisinin göğüsünü ve boynuma doğru üflenen sıcak nefesi hissedince vücudum kaskatı kesildi gözlerimi yavaşça açtım başımı hafifçe yana çevirip yukarı doğru baktım o siyah saçlar ve o masmavi gözler kendini karanlığın içinde öylesine tanımlıyordu ki sanki uçsuz bucaksız Gökyüzünün ortasındaki parlak ay gibiydi binlerce yıldız vardı ama o kendini tonlarca yıldızın arasında belli ediyordu,soğuk rüzgar tenime çarptı saçlarımı havalandırdı o dümdüz ileri doğru bakıyordu ben onun mavi gözlerine bakıyordum sanki o bir büyücüydü bense büyülenen tek fark büyülenen büyücüden razıydı onun mavi gözleri derin denizin en dibi gibiydi kopkoyu masmavi ama o gözlerden kaçamıyordum "Efsun" yüzünde hafif bir gülümseme oluştu bakışlarını bana indirdi sanki bir kaç saniye değilde aylar yıllar geçmiş gibiydi ona bakarken ve o ismimi söylenebilecek en güzel şekilde söylemişti ilk defa ilk defa ismimden nefret etmek yerine sevmiştim o an elleri yüzüme gelen bir kaç saç tutamımı yüzümden çekti rüzgar hâlâ sertçe esiyordu ceketini çıkartıp omuzlarıma koydu elini belime koymuştu çok hafif hareket etmişti "içeri girmelisin rüzgar sert esiyor hasta olabilirsin." Dedi yanıma geçti cevap vermek istiyordum ama ağzımdan hiç bişey çıkmıyordu gerçekten büyülemiş gibiydi beni. Düğün salonuna doğru yürüyorduk önümü görmüyordum gözlerim onun mavi gözlerine takılmış kalmıştı içeri girdik bir an arkamda kaldı kulağıma eğildi "benim artık gitmem lazım." Dedi dönüp gitti gitme demek istedim diyemedim orada öylece kaldım gittiği yere baktım beni kendime kuzenim Talya'nın sesi  getirdi ben fark etmeden yanıma gelmişti "efsun" demişti bir kaç kez efsun dediğini hiç duymuyordum sanki, sanki bu kelime o giderken anlamını yitirmişti omuzlarıma baktığımda onun ceketi yoktu acaba sadece kafamda mı kurmuştum bütün bunları baktığım yerden Talya'ya dönmek zorunda kaldım elimden tutmuş beni içeri çekiyordu gözlerim onu arıyordu gitme demek istiyordu gitme bunları yaşarken bilmediğim birşey vardı sanırım hissetmiştim o gece o gece hayal veya değil Altuğ'u son gördüğüm geceydi artık hayatımda Altuğ yoktu bir anda girmiş ve çıkmıştı gitmişti Altuğ artık yoktu o gece yurt dışına uçmuştu bilseydim bilseydim o hayali koşup tutardım gitme derdim hayal bile olsada gitme derdim belki de belki de diyemezdim bilmiyorum bildiğim tek şey artık yoktu hayatımda olmayacaktı geri gelmeyecekti bir umuda tutunup kalamazdım hem hem ben onu sevmiyordum ki neden kalbim bu kadar acıyordu her aklıma geldiğinde zihnime konuşma sus diyor susturuyordum Altuğ yoktu belki de sadece hayal kurdum böyle biri olduğunu sandım ama artık önemi yok o ana takılıp kalamam önüme bakmak zorundayım yaşamak zorunda olduğum bir hayat var.

Welcome To HellHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin